-->

Komikler Burada

En Komik ve En Eğlenceli Fıkralar, En komik Videolar, En komik Resimler, En Güzel Hazır Mesajlar.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Devekuşu

Bir gün, yavru tavşan ormanda neşeyle yürüyormuş. Derken karşısına tanımadığı bir mahlukat çıkmış. Yavru tavşan:
- "Nesin sen?" diye sormuş. Hayvan:
- "Ben katırım. Annem eşek, babam ise bir attır" demiş. Yavru Tavşan:
- "Hımm. hayli enteresan" diyerek yoluna devam etmiş. Derken yine tanımadığı bir hayvana rastlamış ve hayvana sormuş:
- "Peki sen nesin?"
- "Ben bir kurt köpeğiyim. Annem köpek, babam ise kurttur." Yavru Tavşan yine:
- "Enteresan" diyerek ilerlemiş. Bir süre sonra karşısına başka bir hayvan daha çıkmış.
- "Sen de kimsin?"
- "Ben bir deve kuşuyum" demiş. Bu sefer Yavru tavşan biraz düşünmüş ve:
- "Hadi len ordan!" demiş.

En Zor Dil

Yedi sekiz dil bilen bir bilgeye: Üstad!.. diye sormuşlar. Gerçek bir uzman olarak bütün dillerin özelliğini biliyorsunuz. Söyler misiniz acaba, en anlaşılmaz dil hangisidir? Bilge zat hiç düşünmeden cevap vermiş:, Kadınların dili.

boyam kurumamıştı

Şimdi iki Amerikalı bir barda oturuyolar. Bunlardan biri zenci biri de beyaz. Acayip sarhoş bu adamlar. Neyse beyaz olan biraz ırkçı, zenciye diyorki: - sizin avuç içleriniz ve ayaklarınızın altı neden beyazdır biliyomusunı zenci anlıyo bi bokluk olcağını ama merak da ediyo adamın ne söylicegini! - neden beyazmış söyle bakalım diyo beyaz da: - çünkü tanrı sizi boyarken siz dört ayağınızın üzerindeydiniz diyo zenci acayip sinirleniyo bardaki herkes kesin kavga çıkacak diye beklerken zenci beyaza bi soru soruyo: - peki sen karının orasındaki tüyler neden siyahtır onu biliyomusunı der! bu sefer de beyaz acayip sinirleniyo ama o da zencinin ne söylicegini merak ediyo. - nedenı diye soruyo zencide: - çünkü karını z*kerken boyam kurumamıştı diyo.

Şaka

Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar. Temel dua etmeye başlar. Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden. Hava bir zaman sonra düzelir. Temel evine dönmeye başlar. Bir tarafdanda balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla yarısını dağıtsam olur der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısıda çok fazla, ben bunların çeyreğini dağıtsam olur der. Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar. Tam o sırada hava tekrar bozulur. Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der: - Haçen sende şakadan heç anlamıyesun.

Günah Çıkarma

Adamın biri günah çıkarmaya kiliseye gitmiş. Rahiple birlikte günah çıkarma odasına girince anlatmaya başlamış:
- "Peder, ben büyük günah işledim."
- "Evet oğlum. Ne yaptığını anlat bana. Tanrı seni affedecektir."
- "Kız arkadaşımla üç yıldır çok güzel giden bir ilişkimiz var ve aramızda ciddi bir yakınlaşma olmadı. Dün onu görmeye evine gittim. Kız kardeşinden başka evde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce kardeşiyle beraber olduk."
- "Ooo, bu çok kötü evlat. Fakat yaptığının kötü bir şey olduğunun farkındasın. Tanrı affetsin."
- "Peder, geçen hafta kız arkadaşımı görmeye iş yerine gitmiştim. İş arkadaşlarından biri dışında iş yerinde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce iş arkadaşıyla birlikte olduk."
- "Ooo, bu hiç de iyi olmamış doğrusu."
- "Peder, geçen ay, kız arkadaşımı aramak için amcasının evine gitmiştim. Yengesinden başka evde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce, yengesiyle birlikte olduk." Adam cevap gelmediğini görünce seslenmiş:
- "Peder? Peder, neredesiniz?" Cevap gelmeyince kilisenin içinde rahibi aramaya başlamış ve onu piyanonun arkasındaki masanın altında saklanırken bulmuş:
- "Peder, niçin orada saklanıyorsunuz?"
- "Birden ortalıkta senle benden başka kimsenin olmadığını fark ettim de!"

Saf mısın?

Gazete satıcısı, tuttuğu köşesinde bağırıyordu: - İkinci baskııı... 100 bin lira... İkinci baskııı... 100 bin lira... Birisi parayı ödedi, gazeteyi aldı gitti. Biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başladı: - Niye yalan söylüyorsun? 100 bin liraya sattığın gazetenin üzerinde "Fiyatı 50 bin liradır" yazıyor. Gazete satıcısı, pişkin: - Aman amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?

Onun Deliği Hazır

Bıçkın ve aynı zamanda hovarda bir adam ölür ve cehenneme gider. Cehennemde birkaç gün kaldıktan sonra cennet görevlisi melek gelir ve:
- "Seni cennete götüreceğim" der. Bizim bıçkın halinden memnun görevli melekle cennetin yoluna koyulurlar. Cennetin kapısına yaklaştıklarında içeriden feryat figan sesler duyar ve meleğe döner:
- "Hani sen beni cennete götürecektin" der. Melek:
- "Burası cennet" deyince adam:
- "İçerideki sesler nedir?" demiş. Melek:
- "ha o sesler, içerideki iyi insanlara kanat takılacak, onun için sırtlarına delik açılıyor" demiş. Bizimki ürkmüş cennetin yolunda biraz daha ilerlemişler bu sefer geçen ki seslerden daha acı ve yoğun sesler gelmeye başlamış. Bıçkın yine sormuş:
- "Şimdi neler oluyor, neden sesler daha acı?" Melek:
-  "İyi insanların başlarına halka takılacak onun için başlarını deliyorlar." Bizimki iyice korkmuş ve:
- "Ben cehenneme gitmek istiyorum" deyince Melek:
- "İyi ama orada da sana kuyruk takacaklar" demiş. Bıçkın:
- "Taksınlar. Nasıl olsa onun deliği hazır" demiş.

Reklamlar

Adamın biri gece rüyasında öldüğünü görmüş ve adama sormuşlar:
- "Cennete mi girmek istersin yoksa Cehenneme mi?" Adam:
- "Bir göreyim, sonra karar vereyim" demiş. Cenneti göstermişler, herkes sakin sakin oturuyor. Bir de cehennemi göreyim demiş, Cehenneme götürmüşler. Herkes içki içiyor, kumar oynuyor, güzel kızlar var. Tamam demiş burayı isterim. Sabah kalktıktan sonra rüyasında gördüklerini hatırlamış ve ölüp rüyasında gördüğü Cehenneme gitmeye karar vermiş. İntihar edip ölmüş ve hesaba çekildikten sonra Cehenneme gitmesine karar verilmiş. Adam sevinerek cehenneme doğru yol almış. Cehennemin kapısı açılmış. Kaynayan kazanları, ateşleri görmüş ve:
- "Ben buraya girmem, dün benim gördüğüm cehennem böyle değildi. Orası çok güzeldi" demiş. Oradaki görevliler ise:
- "Dün senin gördüğün reklamlardı, esas cehennem burası demişler.

Hapı Yuttun

Bir adam uçağıyla Afrika'nın üzerinde gezerken birden uçağı arızalanır ve ormanlık bir alana düşer. Adam ne yapayım ne yapayım diye düşünürken birden bir Afrika kabilesinin ona doğru yaklaştığını görür. Adam içinden "İste şimdi hapı yuttuk" der. O anda düşüncesinde Nur yüzlü dedenin sesini duyar. - Hayır evladım henüz hapı yutmadın. - Peki ne yapmam gerek ? - Şuradaki mızrağı görüyor musun? - Evet. "Şimdi sakin bir şekilde sağ tarafındaki yerlinin mızrağını kap, en önde duran ve başında bir sürü tüy olan büyük yerliye sapla". Adam hemen can havliyle mızrağı kapıp yerli şefi öldürmüş. Bu sefer yine aynı ses son kez konuşur" -Evladım işte şimdi hapı yuttun.

Sıcak Bir Kelime

Kadın Kocasına:
- "Uzun zamandan beri bana sıcak bir kelime söylemedin." Kocası:
- "Cehennem'de yanasın."

Cennet Cehennem

Bir adam ölüp öbür dünyaya gelmiş. Yanındaki görevli melekler:
- "Sen bekle biz hemen geliriz" demişler. Adam cennete bakmış, üç-beş kişi taburelerin üstünde sessiz sessiz oturuyorlarmış. Adam şaşırmış. Sonra cehenneme bakmış. Birde ne görsün bir sürü insan şen şakrak oynuyor, dansözler, oynayanlar, bir cümbüş var. Sonra görevliler gelir. Adam dayanamayarak sorar:
- "Niye cennette adamlar suskun suskun oturuyorlar da cehennemde millet şen şakrak?" der.  Görevliler de:
- "Ulan üç-beş kişi için dansöz mü tutucağız?"

Cennet Yemeği

Oflu ile Arnavut lokantada karşılıklı oturmuşlar. Oflu kabak yemeği, Arnavut pırasa yiyormuş. Arnavut pırasayı methederek:
- "Cennet yemeği" deyince, Oflu:
- "Asıl cennet yemeği kabaktır" demiş. Kabaktır, pırasadır diye atışırlarken çekmişler tabancayı. Aşçıyı da çağırıp ona sormuşlar:
- "Doğru söyle bakalım, önce cennetten kabak mı çıktı, pırasa mı?" Zavallı aşçı bakmış ki durum fena. İşi şöylece tatlıya bağlamış:
- "Adem babamız cennetten çıkarken kabağı eline almış pırasayı da kılıç gibi beline kuşanmış da öyle çıkmış."

Cennete mi geldim?

Kazazede sordu:
- "Cennete mi geldim?" Karısı:
- "Hayır, emin olabilirsin, ben buradayım."

Cumalardan Nefret Edeceksin

Çok günahkar bir adam ölmüş ve kendini cehennemde bulmuş. Şeytanın karşısına geçmiş. Şeytan ona sormuş:
- "Niye titriyorsun, korkuyor musun?"
- "Tabi ki korkuyorum, cehenneme düştüm!"
- "Aaa korkma, cehennem size anlatıldığı gibi bir yer değil, göreceksin. Meselaaaaa, sen içki sever misin?"
- "Severim hem de çok"
- "Harika.O zaman Pazartesileri de çok seveceksin.. Pazartesi burada içki günüdür. Bütün gün viski, tekila, bira, şarap servisi yapılır. İstediğin kadar içeceksin ve asla sarhoş olmayacaksın. Nasıl?"
- "Waowwwww bayıldım!"
- "Peki sigara içer misin?"
- "Evet çok fazla içerim."
- "Harika. O zaman Salıları da çok seveceksin. Salı burada sigara günüdür. Bütün gün dünyanın en kaliteli sigaralarını tüttüre bileceksin, ciğerlerin patlamayacak, öksürük krizleri yok, kanser de yok, nasılsa ölüyüz di mi. Nasıl?"
- "Aman Tanrım insan daha ne ister ki!"
- "Peki kumar oynar mısın?"
- "Evet! Hayattayken deli gibi kumar oynardım."
- "Harika. O zaman Çarşambaları da çok seveceksin. Çarşamba burada kumar günüdür. Sabahtan akşama kadar blackjack, poker, rulet, ne ararsan? İflas etmek yok, hep kazanmak var, kazandıkça oynamak var. Nasıl?"
- "İnanılmaz. Tek kelimeyle inanılmaz."
- "Ya uyuşturucularla aran nasıl?"
- "Aaah sorma, ben iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısıydım."
- "Sen çok şanslısın ahbap. Perşembelere de bayılacaksın demektir. Perşembe burada uyuşturucu günüdür. Bütün bir gün eroin, kokain, marijuhana, hangisini istersen ne şekilde istersen alabileceksin.  Kafayı bulmak yok, zehirlenmek yok, bütün gün uçuş halindesin. Hoşuna gitti mi?"
- "Bunlara inanamıyorum. Cennette bu kadar mutlu olamazdım herhalde!"
- "Peki eşcinsel misin?"
- "Hayır."
- "Hmmmm. O zaman Cumalardan nefret edeceksin."

Saç Çekimi

Anne ile baba, minik kızlarını yanlarına alarak alışverişe çıkmışlar. Dolaşırlarken bir süre sonra minik kız yorulmuş. Bunun üzerine baba minik kızı kaldırarak omuzlarına almış.
Dolaşmaya devam ederlerken, minik kız babasının saçlarını karıştırarak, çekmeye başlamış. Babasının ikaz etmesine rağmen bu işleme devam etmiş.
Baba bunun üzerine, sinirlenerek:
- "Yavrum, saçlarımı çekmeyi bırak" diye bağırmış.
Minik kız cevap vermiş:
- "Ama babacığım, Ben senin saçlarını çekmiyorum ki. Sakızımı geri almaya uğraşıyorum."

Kuş Beyinli

Fadime kumar oynuyormuş. Temel de arada sırada gidip soruyormuş: -Nasıl gidiyor kanaryam? -Kaybediyorum. Bir müddet sonra yine: -Nasıl gidiyor güvercinim? -Kaybediyorum Bu konuşma bülbülüm, serçem diye devam edince Cemal sormuş, "Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?" "-Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!" diye fısıldamış Temel.

Dünyanın Sonu

Günün birinde Bill Clinton, Fidel Castro ve Bill Gates kendilerini Tanrının yanında bulmuşlar. Tanrı bunlara:
- "Sizi buraya çağırdım çünkü 2000 yılında kıyametin kopacağını cemaatlerinize haber vermenizi istiyorum" demiş. Daha ne olduğunu anlayamadan bir de bakmışlar ki evlerindeler. Clinton, hemen ülkenin bütün televizyonlarına haber vermiş ve canlı yayında:
- "Sayın vatandaşlarım, size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi olanı, 'In god we trust' harbi harbi var. Yani bunca zaman boşuna inanmadınız. Kötü olan ise 2000 yılında kıyamet kopacak." Kastro'da boş durmamış, hemen insanlarının karşısına geçmiş:
- "Yoldaşlar üzgünüm ama size iki kötü haberim var. Birincisi, bunca zaman kendimizi kandırmışız, Tanrı gerçekten de varmış! İkincisi ise daha kötü, daha Tanrıya inanamadan hepimiz öleceğiz, çünkü 2000 yılında kıyamet kopuyor." Bu arada Gates'de bütün kurmaylarını toplamış havadis veriyor:
- "Baylar size iki iyi haberim var. Birincisi, Tanrı beni dünyanın en önemli üç kişisinden biri olarak görüyor. İkincisi ise artık "year2000" problemini çözmemize gerek kalmadı."

Hakemler Bizde

Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış:
- "Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?" Şeytan:
- "Boşuna oynamayalım, biz kazanırız" demiş. Melek:
- "Olur mu en iyi futbolcular bizde, ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde" demiş. Şeytan şeytanca gülümsemiş:
- "Ama bütün hakemler de bizde"

Zavallı Kör Dilenci

Kör dilenci duvar dibine oturmuş:
- "Gözleri görmeyen, on çocuk babası şu fakire bir sadaka" diye dileniyordu. Avucuna bir tek lira bırakan kadın merakla sordu:
- "Hadi bir iki neyse ama, ne yaptın da on çocuğun oldu?" Dilenci:
- "Gözlerim görmüyor ki. Ne yaptığımı bilmiyorum."

İçki ve Kral

Kralın biri, halkın gerçek düşüncelerini öğrenmek için kılık kıyafetini değiştirip çarşıda dolaşıyordu.  Derken bir bara girdi. İçkiyi fazla kaçırınca, kıyafet değiştirdiğini unutup, anlatmaya başladı:
- "Siz ne sanıyorsunuz? Ben kralım, kral.. Koca sarayım var benim. Tacımı bir görseniz. İstersem hepinizi..." derken, garson gelmiş ve kralın önündeki içki şişesini almış:
- "Yeter be arkadaşım, daha iki kadehte krallığını ilan ettin. Bir tane daha içersen, ya İsa olacaksın, ya da Tanrı."

İkiz Kuleler

Adam İkiz Kulelerdeki işine gitmek için 11 Eylül sabahı saat 6'da evden çıkmış. Manhattan'a geldiğinde işe gitmekten vazgeçip önce sevgilisine uğramaya karar vermiş. Cep telefonunu da kapatmış. Saat 10 civarında, hala sevgilisinin evindeyken telefonunu açmış, telefonu açıldığı anda çalmaya başlamış. Avaz avaz bağıran karısı:
- "Hangi cehennemdesin sen? Bir saattir sana ulaşmaya çalışıyorum. Meraktan deliye döndüm." diye hesap sormuş. Sakin sakin yanıtlamış adam:
- "Nerede olabilirim hanım? Ofisimdeyim tabi ki"

İş Görüşmesi

Bir firmanın İnsan Kaynakları Müdürü ölür ve göğe yükselir. Kapıda bir melek onu karşılar ve şöyle der:
- "Size bir şans vereceğiz. 24 saat boyunca cehenneme ve 24 saat boyunca da cennete gideceksiniz. Hangisini daha çok severseniz, sonsuza dek orada kalma şansınız olacak." İnsan Kaynakları Müdürü bu düşünceyi gereksiz bulur:
- "Aslında ben seçimimi çoktan yaptım. Bu yola başvurmamıza gerek yok. Ben cennete gitmek istiyorum." Melek:
- "Bu olanaksız, buranın da bazı kuralları var" der. Müdür, asansöre biner ve yerin yedi kat altına iner. Bir kapıdan içeri girdiğinde bir bakar ki, yemyeşil bir golf sahasının üzerinde ve tüm sevdiği arkadaşları orada. Şeytan bile çok sevimli ve ona iyi davranıyor. Tüm gün golf oynarlar, birlikte yemek yiyip içki içerler. Müdür çok eğlenir ve zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. 24 saat dolunca asansörle yukarı çıkar ve cennetin kapısından içeri girer. Cennet de güzel ama fazla sakin bir yerdir. Tüm gün bulutların üzerinde harp çalıp şarkı söyler. 24 saat dolunca yeniden meleğin karşısına çıkar. Melek sorar:
- "Evet, kararınız nedir?" Müdür yanıt verir:
- "Bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama cehennemde daha iyi süreç geçirdim oraya gitmek istiyorum." Bunun üzerine asansörle yerin yedi kat altına iner. Bir de görür ki her yer çöp dolu, pis bir koku sarmış çevreyi. Dün çok eğlendiği arkadaşları da çöpleri topluyor. Şeytana sorar:
- "Dün burası bir golf alanıydı, yemek yedik, içki içtik. Bugün ne oldu, durum neden böyle?" Şeytan yanıt verir:
- "Dün senle iş görüşmesi yapıyorduk. Bugün artık seni işe aldık."

Karısını aldatanlar

Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle Sırat köprüsü başına sevk ediliyordu. Baş melek, gelen bir grup erkeğe:
- "Dur!" buyruğunu verdikten sonra:
- "Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, cehenneme atsınlar!" Gelenlerin hepsi kendini attı, bir kişi kaldı. Baş Melek ona döndü:
- "Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de!"

Tanker

Bir gün Temel sahilde gezerken denizde bir tanker görür ve yanındakine dönüp şöyle der : - Ulan hayvan herifler, koskoca 40 yıllık tankerin üstüne DANGER diye yazmışlar.

Leyla İle Mecnun

Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla’nın annesi öğrenir. Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez. Kays okulda Leyla’ yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.

Mecnun’ un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla’yı isterse de Mecnun oldu diye Leyla' yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun’ u çölde bulur. Halbuki o, çölde ahular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecazi aşktan ilahi aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leyla’yı tanımaz. Babası Mecnun’ u iyileşmesi için Kabe’ye götürür. Duaların kabul olduğu bu yerde Mecnun, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealaya dua eder:
- "Ya Rab bela-yı aşk ile kıl aşina beni
    Bir dem bela-yı aşkdan etme cüda beni."

Duası neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leyla da aşk ıstırabı içindedir.

Bir zaman sonra ailesi, Leyla’ yı İbn-i Selam isimli zengin ve itibarlı birine verir. Ancak, Leyla kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selam’ı vuslatından uzak tutmayı başarır. Mecnun, çölde Leyla’nın evlendiğini arkadaşı Zeyd’den işitince çok üzülür. Leyla’ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leyla da durumunu bir mektupla Mecnun’a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.

Bir müddet sonra Mecnun’ un ahı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leyla baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnun’ u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnun, dünyadan elini eteğini çekmiş ilahi aşk yüzünden Leyla’nın maddi varlığını unutmuştur. Leyla, çölde Mecnun’u bulduğu halde, Mecnun onu tanımaz. Leyla onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnun, Leyla’ nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler;
- "Ya Rab mana cism ü can gerekmez Canansuz cihan gerekmez." der, kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnun’ un sadık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: “Bunlar Mecnun ile onun vefalı sevgilisi Leyla’dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular.”

Mehter Takımı

Bir gün Cennetin kapıları şiddetle vurulmuş:
- "Güm Güm Güm!" İçeriden seslenmişler:
- "Kim o?" Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
- "Biz İstanbul'u fetheden Fatih`in yiğitleriyiz!" İçeriden:
- "Hoş geldiniz" diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış:
- "Güm Güm Güm!" İçeriden sormuşlar:
- "Kim o?" Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
- "Biz İstanbul'u fetheden Fatih`in yiğitleriyiz!" İçeriden hemen cevaplamışlar:
- "Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi!" Dışarıdan yine ses gelmiş:
- "Biz mehter takımıyız ancak geldik!"

Kardeş

Meydanlarda atıp tutan politikacılarımızdan biri hacca gitmiş. Hac farizasını yerine getirirken sıra gelmiş şeytan taşlamaya... Eline almış taşları, iç huzuru ile şeytan taşlamaya koyulmuş... Ama o da ne? Taşın düştüğü yerden bir feryat, bir yakınma yükseliyor ki sormayın gitsin... Şeytan hem ağlıyor hem de bir şeyler söylüyor. Bizim politikacı merak etmiş, kulak kabartmış. Şeytan: - Olur mu böyle olur mu, diyormuş, kardeş kardeşi vurur mu?

Onu Tanrı Sorar

Sözde, Bektaşiyi topluluk içinde küçük düşüreceklerdi. Oldukça zengin birisi: - "Bektaşi Efendi, borcunuz var mi?" diye sordu. Bektaşi: - "Evet, bakkala biraz borcum var." Zengin adam: - "Canım onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?" Bektaşi kızdı: - "Namaz borcunu bana Tanrı sorabilir. Size düşen bakkal borcunu sormaktır!"

Övünmek

Adam günah çıkartıyormuş:
- "Peder ben Tanrı'nın 'Zina Yapmayacaksın' emrine karşı geldim."
- "Kaç kere?"
- "Peder ben buraya günah çıkartmaya geldim övünmeye değil."

Papaz

Kasabanın birinde, kilisede, pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar. Herkes panik içinde koşuştururken Papaz'ın yerinde durduğunu gören insanlar Papaz'a gelmelerini söylerler. Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler. O anda sular yükselmeye başlar. Sular kiliseye girer. Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar. Bir yandan da Papaz'a kaçmasını söyler. Papaz inadını devam ettirir. Sular 2. kata çıktığında pencerenin önünden bir kayık geçer. İçinde halktan bazı kişiler vardır. Papaz'a gelmesini söylerler ama Papaz yine inadını sürdürür. 'Tanrı beni korur' der. Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir. Papaz'a gelmesini söylerler ama Papaz 'Tanrı beni korur' demeye devam eder. Sular çatıyıda aşınca Papaz çatıdaki direğe tutunur. Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır. Papaz'a gelmesini söylerler. Papaz yine 'Tanrı beni korur.' der ve ölür. Papaz Tanrı'nın huzuruna çıkar. Tanrı'ya:
- "Ben sana darıldım Tanrım. Ben senin huzurunda yıllarca çalıştım, sen beni öldürdün." der. Tanrı da:
- "Asıl sen kendini öldürdün. Senin için 2 kayık, 1 helikopter gönderdim daha ne yapayım." der.

Hamam

Bir Türk, Japon arkadaşının daveti üzerine Japonya’ya gidiyor. Bir kaç gün gezdikten sonra arkadaşı onu çalıştığı fabrikaya götürüyor. Teknoloji muazzam. - Bak. Burada robot yapıyoruz. Şu robotlar öğle yemeğini hazırlar ve getirir. şunlar bebek bakar. Şunlar araba bile kullanır. Bizim Türk vatandaşı hayretler içinde kalır. Dolaştıkça gözleri fal taşı gibi açılır. Japonya’dan ayrılırken arkadaşı Türkiye’ye mutlaka gelmek ve teknolojisini görmek istediğini söyler. Ve o gün gelir. Fakat bizim Türk nereyi gezdireceğini bir türlü bilemez. Düşünür ne göstermeli de altında kalmamalı Japonya’da gördüklerinin. Aklına hamam gelir. Japon ne anlar Türk hamamından. Alır götürür. Japon’a ilginç gelir. - Ne oluyor burada? - Biz burada insan yapyıoruz” - Sahi mi? Bir odanın kapısını açarlar. İçeride bir tellak Adamın kolunu ovmaktadır. - Bak, burada kollar monte ediliyor. Bir başka odada bacak ovulmaktadır. - Burada da bacaklar takılyıor”. Japon bu sefer hayrette. Diğer odanın kapısını açarlar. İçeride bir kadının üstünde bir erkek, iş üstünde. Japon sorar: - Peki burada ne oluyor? Bizimkisi tereddüt etmez. - Burada montaj bitmi?, delikler açılıyor.

SÜT MAKINESI

Adam müthiş bir mastürbasyon tutkunu.Yaşamında ki herşey buna bağlı...Birgün arkadaşının çiftliğini gezmeye gittiğinde,gözüne ineklerde kullanılan süt sağma makineleri takılır.Bizim ki hasta olur,gözlerine inanamaz."Aman tanrım" der,ben yıllarca boşuna elimi bileğimi yormuşum,bu alet tam bana göre."Hemen arkadaşıyla pazarlığı bitirip,makineden bir tane alır ve eve gidip denemeye koyulur.Aletini makineye takar ve çalıştırır. Makine çok hoşuna gider,kahramanaımız zevkten dört köşe... Bir posta, iki posta, üç posta derken, o gün için artık yeterli olduğunu düşünüp, süt sağma makinesini durdurmaya çalışır ama makine durmaz.Aletini makineden çıkarmaya çalışır çıkmaz...Hemen arkadaşına telefon edip makineyi nasıl durdurabileceğini sorar. Arkadaşı yanıtlar; "Valla onlar otomatiktir, her inekten sekiz kilo süt almadan bırakmaz

Dünya Kaç Metre?

Arkadaşlarından biri Hocaya sorar: - "Hoca, Dünya kaç metre?" Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek: - "Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!"

Tanrı Elmalara Bakıyor

Katolik okulunda minikler, yemek saati gelince yemekhanede sıraya girmişler. Derken bir de bakmışlar ki, rahibelerden biri meyve bölümündeki kıpkırmızı elmaların üzerine bir not yapıştırmış:
- "Sadece 1 tane alın. Tanrı bakıyor." Bunu gören afacanlardan biri bunun üzerine, tatlı bölümüne geldikleri zaman çikolatalı kurabiyelerin üzerine şöyle bir not yapıştırmış:
- "İstediğiniz kadar alın. Tanrı elmalara bakıyor."

Baktıkça zengin oluyor

Bir gün küçük kız ve annesi plaja giderler. bu küçük kızın ilk deneyimi olduğu için erkek ve bayan ayrımını bilmemektedir. küçük kız annesine bir kadını göstererek:
- "Neden kadınların önlerinde iki tane şişkinlik olur?" diye sorar. Annesi ne söyliyeceğini bilemediği için:
- "Kadınlar orda değerli eşyalarını saklar" der. Daha sonra küçük kız bir erkeği göstererek:
- "Neden erkeklerin önü şişkin olur?" diye sorar. Annesi:
- "Erkekler orada cüzdanlarını taşır" der.
- "Neden bazısı büyük bazısı küçük olur?"
- "Çünkü kimi insan zengindir kimi insan fakir."
Aradan birkaç dakika geçer ve kız annesine seslenir:
- "Anne bak şu amca sana baktıkça zengin oluyor" der.

Hangi Okulda

Okuldan eve mutlu dönen yaramaz öğrenciye annesi sordu: - Bugün okulda ne yaptınız? - Patlayıcı madde imal ettik... - Peki yarın ne yapacaksınız okulda? - Hangi okulda?...

Tövbe

Hoca, komşusu ile ağaç gölgesinde oturmuş, konuşuyorlarmış."- Bak şu Allah'ın işine!", demiş, Hoca.- Koca kabak, incecik ota bağlanmış. Küçücük elma, koskoca ağaca tutunmuş! Bu nasıl iştir?!Tam o sırada daldan bir elma kopmuş.Hoca'nın başına düşmüş.Hoca, şaşkın, ellerini göğe kaldırmış:"- Tövbe!, Bir daha işine karışmam!", demiş.

Cennet Cehennem Karayolu

Cennetle Cehennem arasında bir karayolu bağlantısına ihtiyaç duyulduğundan, Cennet ve Cehennem yöneticileri bir araya gelmişler ve ortak bir yol yapılmasını kararlaştırmışlar. Çalışmalar başlamış. Cehennem, söz verilen sürede yolu tamamlamış ve ortaya kadar gelmiş, bakmış ki öbür tarafta yoldan eser yok. Bir metre bile yol yapılmamış daha. Hemen Cennet yöneticilerini arayıp, verdikleri sözü neden tutmadıklarını, yolu neden yapmadıklarını sormuşlar. Cennet yöneticileri boyun bükmüş: - "Kusura bakmayın, aradık taradık koskoca cennette bir müteahhit bulamadık."

Kimin İçi Yanıyor?

Bir bayram günü Nasreddin Hoca komşusuna ziyarete gidince komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor. Bir tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her gelen misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş. Komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor. Peteğin yarısına gelmiş daha duracağa da benzemiyor. Dayanamayıp: - 'Aman hoca fazla yeme yoksa için yanar.' deyince hoca cevabı yapıştırır: - 'Kimin içinin yandığını Allah bilir.'

hava ile döne

İki arkadaş bir gün ava giderler. Birisinin karısının adı Hava diğerininki Döne imiş. Yolda konuşurken dönenin kocası arkadaş demiş: - "Havanın ardı kara yağmur yağacak" demiş. Öbürü de: - "Hemen dönenin a.......na kor..m." demiş.

Kayserili Çocuk ve Yahudi

Kayseri'deki Kale Çarşısında eskiden Yahudilerin de dükkanları varmış. Bir gün Kayserili bir çocuk, elinde ortası delik irice bir altın, içerisinden lastik geçirmiş sallayarak oynuyor. Yahudi esnaf bu çocuğu görür de yerinde durabilir mi? Hemen çocuğun yanına gider; - Oğlum elindekini bana ver, ben de sana şeker vereyim. - Hayır vermem. - Bir kutu şeker vereyim, - Hayır. - Daha ne istersen veririm. - Her istediğimi de yapar mısın? - Evet yaparım. - Öyleyse sırtına bineyim. Ben 'deh!' deyince koşup 'çüş!' deyince durasın. Ben ne zaman sana anır dersem avazın çıktığı kadar anıracaksın. Yahudi bu teklife yanaşmayacak gibi olmuşsa da altının kıymetini bildiği için dayanamamış, çocuğun bütün istediklerini yapmaya razı olmuş. Bizim Kayserili küçük binmiş yahudinin sırtına, çarşıda dolaştırıp her yerde anırtmış. Yahudinin sesi az çıkacak olsa daha fazla bağırtmış. Dönmüşler dolaşmışlar Yahudinin dükkanının önüne gelmişler. Yahudi: - Ben sözümde durdum, şimdi sıra sende, hadi ver bakalım şimdi onu. Kayserili çocuk biraz mesafeyi açıp şöyle demiş: - Eee Sen bu eşekliğinle bunun kıymetini bileceksin de ben Kayserili olup bilmeyeceğim, öylemi!..

Ilklerin Takımı Olmak...!

Fenerbahçe'nin kırabileceği rekorlar ve yapabileceği ilkler... *** 1. Sezon başlamadan şampiyonluk turu atmak. 2. Türkiye kupasında herhangi bir 3. lig takımına elenmek. 3. Dünyanın en büyük gay yürüyüşünü yapmak. (Maçtan sonra bütün stad Bağdat caddesine çıksın yeter...) 4. Maçlardan önce taraftara posta ve e-mail yoluyla "lütfen maçta fener gol gol gol diye bağırın" şeklinde çağrıda bulunmak. 5. Tüm oyuncuları gay olan ilk futbol takımı olmak. (Az kaldı...) 6. Şampiyonlar liginde(eğer katılabilirse) en kötü dereceyi yapmak. (Halihazırda en kötü ikinci derecenin sahibi, yolu açık olsun) 7. Aynı sezonu 3 ya da daha fazla teknik direktörle bitirmek. 8. Fenerium'da isimsiz veya Amerikan fermuarlı forma satışı. (Taraftar kısa aralılarla kandırılınca uyuz oluyo...) 9. Fenerium'da yumurta satışı. (Korkak tavuk yumurtası lezzetli olur... ) 10. Türkiye kupası maçlarında maç başlamadan sahadan çekilmek. (Kafaya taş yemekten ya da 2. lig takımına elenmekten iyidir...) 11. Havlayan meriç ısırabilir. 12. FB yönetiminin taraftara "Dünya kupasını alan ilk kulüp takımı olacağız" sözünü vermesi. (Taraftarı kandırmada sınır yok...) 13. Kulüp binası yanına bağlanacak bir köpeğin burada 24 saatten fazla durması. (Malum, köpek bağlasan durmaz...) 14. Seçimleri yönlendirdiğini zanneden FB taraftarının erken seçim ilan etmesi. 15. Yapılacak hazırlık maçı için lig maçının iptalinin istenmesi. (Yakında bu da olur...) 16. Biraz yoğurtla fenerden cacık olabilir. (Teknoloji gelişti bu da halledilir...) 17. Her sezon başında büyük vaatlerle uyutulan taraftara Fenerium'da indirimli yastık ve nevresim takımı kampanyası. 18. Futbolcuların dayak yememesi için tesislerin yurtdışına alınması. (En azından taraftar "Yurtdışında da oynuyoruz" diye kandırılabilir...) 19. Sırf kupa almak için turnuva düzenlemek. (Bu taraftar kandırılmayı hak ediyor...) 20. İstiklal Marşını FB marşı yapmak. (İspanyolların kahramanlık şarkısını kendine marş yapan takımdan bu da beklenir, belki Mehmet Akif ERSOY da fenerlidir...) 21. Türkiye kupasında kendilerini eleyecek takıma filistin askısı, elektrik verme, araba arkasında sürükleme gibi işkenceler uygulanması. (1986-87 sezonunda FB'li futbolcular kendilerini kupadan eleyen Samsunsporlu futbolcuları maç biter bitmez sahada bir güzel dövmüşlerdi, sıra işkencede...) 22. Transfer edilecek yıldız futbolcuyu uçaktan inmeden dövmek, kadroya almadan kovmak. 23. 18 yaşını doldurmayan ve okuma yazma bilmeyen birisini teknik direktör olarak görevlendirmek. 24. FB taraftarının orijinal beste yapması. 25. Stadta pirinç, balık, yosun gibi su ve deniz ürünleri yetiştirmek. (Yağmurlar arttığında...)

Internatıonal..!

Hakim sanığa sorar: Uluslararası kaçakçılıkla suçlanıyorsunuz, ne diyeceksin bakalım. Sanık sakin bir ifadeyle cevap verir: "Tamamen iftira efendim. Biz fenerliyiz. Uluslararası ne işimiz olabilir ki bizim"

Kızılderili Avı

Eski bir zamanda işsiz olan Temel'le Dursun Amerika'ya gidip iş bulmaya karar verirler. Kasabada gezinirken gözlerine bir afiş takılır. Afişte: - "Kızılderili kafa derisi getirene 100 dolar" yazmaktadır. Bunu gören Temel'le Dursun sevinerek hemen işe koyulur. Bütün gün ormanda Kızılderili arayıp bulamayan Temel'le Dursun çadır kurup bir sonraki gün aramaya devam etmeye karar verirler. Yorgun düşen bizim ikili hemen uykuya dalarlar. Temel birden çadırın dışından gelen seslerden uyanır. Çadırı aralayarak dışarı baktığında ne görsün, çadırın etrafını Kızılderililer sarmıştır. Hemen Dursun'u uyandırır Ve der ki: - "Ula Dursun, uyan uyan, şimdi paranın gözüne vurduk."

Kimin Babası En Mükemmel

Üç çocuk kimin babasının en mükemmel olduğunu tartışıyordu. Birincisi:
- "Benim babam okçudur. Önce oku atar ve ok hedefe varmadan koşarak kendisi hedefe yetişir."  deyince ikinci çocuk cevap verdi:
- "Ooooo, o da bir şey mi? Benim babam avcıdır. Silahını ateşler ve mermi hedefine varmadan koşarak kendisi hedefe varır." Üçüncü çocuk atıldı:
- "İkinizin de babası benimkini geçemez. Benim babam memurdur. Mesaisi saat 4 buçukta biter. Ama babam saat üçte evdedir."

Koparsan bile

Bir Kaza'nın kaymakamını yemeğe alırlar. Yemeğe giderken, kaymakam yazı işleri müdürünü de yanına alır. Almasının tek sebebi; kaymakam fazla yalan atarmış. Kaymakam yazı işler müdürüne demiş: - "Şimdi kamışıma bir ip bağlayacağım. İpin bir ucunu sana vereceğim. Ben fazla atarsam sen de çekersin, ben de anlar durumu düzeltirim." demiş. Yemekten sonra av muhabbeti açılmış. Bizim kaymakam dayanamayıp av maceralarını anlatmaya başlamış: - "Bir gün dağda avlanırken önüme 50 kurt çıktı ve ben çiftemi çekip 30 tanesini vurdum." deyince yazı işleri müdürü ipi çeker. Kaymakam: - "30 tane yoksa bile 20 tane vardı." der. Yazı işleri müdürü yine ipi çeker. Kaymakam: - "20 tane yoksa bile 15 tane vardı." der. Yazı işleri müdürü ipe asılıp çekmeye devam eder. Kaymakam: - "Koparsan bile 15 in altına inmem." der.

Tüfek Elinde

Mahalledeki mısırlara dadanan domuzu avlamak için Hamza Dayı bir avcı gurubu oluşturmuş. Görev bölümünden sonra pusuya yatmışlar. Hamza Dayı gelen sese doğru tüfeğini doğrultmuş. Pür dikkat bakarken önünden geçen domuzun boynuna Hamza Dayının tüfeği takılmış. Panikleyen Hamza Dayı kaçmaya başlamış. Arkadaşlarına: - "Kaçın arkadaşlar. Tüfek elinde domuz geliyor."

Mo ko ko

Adamım biri ormandan avlanırken yamyamlara yakalanır. Yamyamlar adamı kendi kabilelerine götürürler ve sonra kabile reisi gelir adama: - "ölüm mü mokoko mu?" diye sorar. Adam bir an: - "Ölüm desem ölücem mokoko diyeyimde belki kurtulurum" diye düşünmüş ve: - "mokoko" demiş. Kabile reisi arkasını dönmüş ve: - "Oooo mokoko" demiş. Kabiledeki bütün yamyamlar adamı bir güzel becermişler. Sonra adamı serbest bırakmışlar. Adam aynı yerde tekrar avlanmaya çıkmış. Yamyamlar yine bunu yakalamışlar. Kabileye götürmüşler. Reis gelmiş yine buna: - "ölüm mü mokoko mu?" diye sormuş. Adam bu seferde: - "Mokoko dersem gene beni düzerler, Onun yerine ölürüm daha iyi" diye düşünmüş. - "Ölüm" cevabını vermiş. Reis arkasını dönmüş ve: - "Ooooooo ölene kadar mokoko." demiş.

Neye Basıpta Düşüyor

Adamın biri eski bir macerasını kahvede arkadaşlarına anlatıyordu. Macera şöyleydi: - "Ben dağa çıkmıştım. Önüme bir anda kocaman bir ayı çıktı. Ben kaçmaya başladım. Ayı beni kovalıyor ve bana daha çok yaklaşıyordu. Ayı tam pençeyi yapıştıracak, kayıp düşüyordu. Bu 2-3 kez oldu böyle." Kahve de oturan adamlardan biri şöyle dedi: - "Abi ben olsam altıma yapardım." Adam cevap verir: - "Lan oğlum ayı neye basıpta düşüyor sanıyorsun!"

O Afrika'da

Temel, bir gün dertli dertli içiyormuş meyhanede. Dursun:
- "Ne bu hal" demiş. Temel de:
- "Boş ver" demiş. Dursun:
- "Biz arkadaş değil miyiz?" diye ısrar etmiş. Temel dayanamamış:
- "Ama kimseye anlatma. Hani ben bir zaman Afrika'ya gitmiştim ayı avlamaya." Dursun:
- "Hatırladım bayağı da dönmemiştin" demiş. Temel:
- "Günler sonra buldum en sonunda avlayacak bir ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm." Dursun:
- "Eeeee Sonra?" demiş. Temel:
- "Her tarafım kan revan içinde komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana aylarca sahip oldu." demiş. Dursun:
- "Buna mı üzülüyorsun, takma kafanı ya. Bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var" demiş. Temel:
- "Bu da hayat mı be birader. O Afrika'da, ben burada."

O da Bir Şey mi?

İki kafadar avcı bir araya gelmişler, köpeklerinin ne kadarda marifetli olduğundan bahsediyorlarmış. Birincisi: - "Ya benimki dehşet bir şey. Geçenlerde ava gitmiştim. Baktım havada kuş süzülüyor, hemen nişan aldım çektim tetiği, birde ne göreyim fişekleri evde unutmuşum. Hemen köpeğime tüfeğimin namlusunu koklattım, köpeğim bir koşu gidip fişekleri aldı geldi. Taktım hemen ve kuşu indirdim" demiş. Öbürü: - "O da bir şey mi? Geçenlerde karımı da aldım ve plaja gittim. Tam denize gireceğiz bir baktık ki karım mayosunu evde unutmuş. Karımın orasını burasını koklattım. Köpeğim bir koşu gitti, alt kattaki komşunun şeyini koparmış geldi."

Hocanın Ardı

Nasreddin Hocaya sormuşlar: - Niçin insanlar sabahleyin kalkınca hep farklı yönlere dağılıyor da aynı yöne gitmiyorlar. Hoca cevaplamış: - Herkes aynı yöne gidecek olsa dünyanın dengesi bozulurdu.

Sizi de Uyandırırım

Bir gün adamın biri ava çıkacakmış. Oğlu da bunu duyunca:
- "Baba bende gelebilir miyim?" demiş. Babası saati kuracakken karısı atlamış söze:
- "Bey ben o saatte çişe kalkıyorum sizi de uyandırırım." demiş.
- "Olur", deyip yatmışlar. Kadın kalkmış ve bunları da kaldırmış. Hazırlanıp ava çıkmışlar. Saatlerdir yürüyorlarmış ama hava hep karanlıkmış. Çocuk dayanamamış babasına sormuş:
- "Baba niye hava aydınlanmıyor?" Baba:
- "Ananın şeyinden saat olursa böyle olur!" demiş.

Tamamen Yargısal

-Necmettin Dede bak savcılara... -Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir çare bulamadılar... Ayıptır be... -Aiihmmm... -Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine... -!... -Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal... -Hop... Hop... Hooop... -Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?... -Tamamen yargısal...

Tek Kurşun

İki arkadaş, Pazar günleri golf oynarlar. Bir Pazar yine golf oynamaya hazırlanırken, biri de, onlara katılmak istediğini söyler. Elemanlar birbirine baktıktan sonra adamın teklifini kabul ederler. Oyun ilerler ve elemanlar, adama ne iş yaptığını sorarlar. Adam:
- "Öğrenmek istemezsiniz. Ben tetikçiyim. Tüfeğim golf çantasında ve nereye gitsem onu yanımda taşırım. İstersen bir göz at." Biraz beklemeden sonra biri cesaretini toplayıp çantaya bakar. Gerçekten de orada, büyük dürbünü olan  bir tüfek vardır. Eleman heyecanlanır ve:
- "Vaaay! Şuna bak. Eminim ki, buradan, bu dürbünle bizim evi görebilirim" der. Bir iki saniye baktıktan sonra:
- "Evet görebiliyorum! Hatta pencereden yatak odasını bile görebiliyorum. İşte karım. Dur bir dakika, çıplak! Yanında da kapı komşum var, o da çıplak!" der ve düşünmeden tetikçiye dönüp:
- "Bir atış için kaç para istiyorsun?" diye sorar. Tetikçi:
- "Her tetiği çekişim 500 milyon."
- "500 milyon! Çok para. Ama tamam. Senden iki atış yapmanı istiyorum. Birincisi karımın ağzına, ikincisi ise, komşumun malzemeye. Güzel bir ders alsın!" der. Tetikçi kabul eder. Tüfeği kaldırıp evi nişanlar ve beklemeye başlar. 5 dakikalık bir beklemeden sonra, kadının kocası dayanamayıp:
- "Neden ateş etmiyorsun?" diye sorar. Tetikçi:
- "Biraz daha bekle. İşi tek kurşunda halletmek üzeriyim."

Sen Başlattın

Temel gazetede iş ilanlarına bakıyormuş. Fabrikada temizlik görevlisi alınacağını duyunca sevinçle soluğu fabrikada almış. Müdürün odasına giderek:
- "Selamün Aleyküm hemşerim iş için gelmiştim" demiş. Müdür:
- "Ula söyle bakayım ne kadar istiyorsun?" Temel Müdürün de hemşerisi olduğunu görünce:
- "Ula hemşerim aylık 5 bin lira, artı haftada 3 gün izin, her yıl 500 lira zam demiş."
Müdür:
- "Valla hemşerim biz bu iş için aylık 10 bin, artı haftada 4 gün izin ayriyeten senede 1000 lira zam yaparuz." Temel sevinçten:
- "Ula şaka yapıyorsun" Müdür:
- "Kusura bakma hemşerum önce sen başlattun."

Traktöre Binince

Yeni evli çift bir türlü cinsel ilişkiye girememiş. Aradan 3-5 sene geçmiş. Bir gün kadın dayanamamış. Kocasına:
- "Bey bi doktora görünsen iyi olur, artık dayanamıyorum" der. Adam doktora gider ve:
- "Doktor bey karımla bir türlü ilişkiye giremiyorum. Benim alet sadece traktöre binince kalkıyor bir türlü olmuyor" der. Doktor:
- "Traktöre bin kalkınca eve koş ve işi bitir" der. Adam sevinçle eve gider. Traktöre biner, koşa koşa eve girer, ama alet geri iner. Tekrar doktora gider:
- "Doktor bey bu olmadı." Doktor başka bir fikir verir:
- "Traktöre bin. Alet kalktı mı havaya bir el ateş et, karın çıplak gelsin işinizi görün" der. Aradan 2 ay geçer. Adam doktora rastlar.  Doktor:
- "Nasıl?" der. Adam:
- "Doktor bey,  hem iyi hem de çok kötü." Doktor:
- "Hayırdır?" der. Adam:
- "Traktörde 2 ay içinde en az 50 defa karımla ilişkiye girdim. Doktor:
- "Kötü olan ne peki?" Adam:
- "Av mevsimi başladı. Bizim karı orospu oldu." demiş.

Turna

Avcılar oturmuşlar başlarından geçen ilginç olayları anlatıyorlarmış. İçlerinden biri:
- "Bir gün gölde balık avlarken oltama büyük bir balığın takıldığını anlayınca yavaş, yavaş ve büyük bir mücadele ile kıyıya çektiğimde, büyük bir turna balığı olduğunu gördüm. Balığı tek başına taşıyamayacağımı anlayınca gidip köyden atımı aldım, fakat balığı ata koyduğum zaman bir taraftan başı diğer taraftansa kuyruğu yere deymesin mi? yapacak bir şey olmadığından yola çıktım ama oda ne, az sonra balığın ağırlığından atın beli kırılmasın mı?" deyince orada bulunan arkadaşlarından biri de:
- "Biz de üç arkadaş bir gün sisli bir havada domuz avına çıkmıştık, o arada çalıların arasında ses duyunca tüfeğimi ateşlememle acı bir feryat duyup, çalılıklara gidince vurduğumun arkadaşım olduğunu görünce hemen bir mezar kazmaya başladım, fakat o arada diğer arkadaşım gelerek seni katil deyince onu da vurmak zorunda kaldım, onun için de bir mezar kazmaya başlamıştım ki bu sefer de orman memuru silah sesini duyupta yanıma gelince artık yapacak bir şey kalmadı, ha iki ha üç kişi deyip onu da vurdum, tabii onu saklamak içinde bir mezar daha kazmaya başladığımda karşıdan bir traktör dolusu köylü yanıma doğru gelmiyor mu?" deyince, turnayı yakalayan avcı:
- "Yok artık köylüleri de vurup gömdüm deme" deyince:
- "O zaman sen de balığın boyunu daha makul bir ölçüye çek de bana bir traktör dolusu köylüyü vurdurma" der.

Üçüncü Kadın

Adam balık tutuyor. Bir elinde oltası öbür eli ise bir taşı tutmuş vaziyette havada. Kadın yanına yaklaşıyor ve soruyor:
- "Oltayı anladım da, bu taşı neden böyle tutuyorsunuz?" Adam:
- "Bir şartla söylerim!" Şartı duyan kadın kızıp gidiyor ama merakını yenemiyor, tekrar dönüp geliyor. - "Peki diyor şartını yerine getirelim; ondan sonra söyle bu taşı neden böyle havada tuttuğunu.." Şart yerine geldikten sonra adam taşı neden öyle havada tuttuğunu açıklıyor:
- "Bu oltaya sabahtan beri hiç balık vurmadı. Ama sen bu taşa düşen üçüncü kadınsın."

Verdim Ayarı

Avcının biri birgün avcılar kahvesinde anlatıyormuş:
- "Bir baktım bir geyik, nişan aldım, çektim tetiği, vurdum onu. Geyik kocaman. Bir bacağı bir omzumda, diğer bacağını öbür omzumda, sürüklemeye başladım." Avcı anlatırken birden telefonu çalar. Arayan karısıdır. Karısıyla uzunca bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatır. Arkadaşlarına dönerek sorar:
- "Nerede kalmıştık?" Arkadaşları cevap verir:
- "Abi bir bacağı bir omzunda, diğer bacağı öbür omzundaydı"
- "Hıııım, verdim ayarı, verdim ayarı."

Vurduuuk!

Üç istatistikçi ava çıkmışlar. Avda karşılarına bir manda çıkınca, istatistikçilerden biri ateş etmiş ama mermi mandanın beş metre sağından geçmiş. Hemen diğer istatistikçi tüfeğini ateşlemiş, bu sefer de mermi mandanın beş metre solundan geçmiş. Bunu gören üçüncü istatistikçi sevinçle:
- "Vurduk, vurduk!" diye bağırmaya başlamış.

Yam yam

Afrikada düşen uçaktan sağ kurtulan adam nereye gideceğini bilmeden sağa sola bakıyordu. Derken kendisine yaklaşan afrikalı kabileyi gördü. Kendi kendine ayvayı yedik dedi. Tam o sırada ak sakallı bir dede belirdi ve hayır evladım korkma ayvayı yemedin şu mızrağı al en önlerindeki süslü elbiseli adamın tam kalbine sapla. Adam denileni yaptı. Ihtiyar ona bakıp güldü 'Şimdi ayvayı yedin işte

yemeye geliyor

Bir gün, iki kuzen aslan avına çıkarlar. Kuzenler akşama kadar aslan ararlar ama bulamazlar. Akşam tam dönerken karşılarına bir aslan çıkar. Kuzenlerden biri çalıların arkasına saklanır ve diğerine ağaca çıkması söyler. Ağaca çıkanı aslan görür ve arkasından tırmanmaya başlar. Ağaçtaki kuzen bağırır:
- "Lan vur şunu" diye. Aşağıdaki kuzen, aslana nişan alır ve sıkar ama aslanı sol taşşağından vurur. Canı yanan aslan azimle tırmanmaya başlar. Yukarıdaki kuzen yine bağırır:
- "Lan vursana şunuuuu" diye. Aşağıdaki
- "Hah şimdi vurcam" der ve ateş eder. Bu defa aslanı sağ taşşağından vurur. Ağaçtaki kuzen iyice sinirlenir ve bağırır:
- "Lan oğlum aslanın kendisini vursana,  aslan beni becermeye değil yemeye geliyor yemeyeeee"

Zifaf Gecesi

Uzun ikna turlarından sonra Ermeni mahallesinin 17 yaşındaki güzeller güzeli ve yoksul aile kızı Zivart, mahallenin zengin ve yaşlı 75 yaşındaki Migirdic Bey ile evlendirilir. İlk gece Migirdic Bey ölür. Durumu şüpheli bulan savcılığın açtığı dava sonucunda; mahkemede hakim sorar:
- "Kızım anlat bakalım nasıl öldü?" Zivart, utangaç ve ermeni şivesiyle anlatır:
- "Valla Hakim Bey, malumunuz zifaf gezesi. Migirdic bey üstüme geldi. Başladı titremeğe. Ben zannetim geloor, meger gidoormuş"

beni fenerli yada bjk li yapin

bir GS li hastalanir. birlikte maca gittikleri arkadaşlari GS liyi siyarete gelirler. GS linin arkadaşlarına söyle söyler:"?lmeden ?nce beni fenerli yada bjk li yapin" der. arkadaşlari şaşırir ve nedenini sorarlar.GS li söyle bir cevap verir."bir GS li ölecegine bir fenerli yada bir bjk li ?ls?n daha iyi"der.

Box maçı

Bir gün Temel Mike Tayson ile ünvan maçına çıkmış. Daha ilk yumrukta Temel nakavt olmuş. Hakem bir, iki, üç dört.. sayarken menejeri Temel'in kulağına; - Sakın dokuzdan önce kalkma. Temel hafifden gözlerini aralayarak menejerine; - Saat kaç?

Degaj

Karadeniz'de bir evde yangın çıkmıştı. Bir kadın kucağında çocukla damın tepesinde kalakalmıştı.İtfaiye geldi, ama kadın bir türlü çocuğu aşağı atmıyordu. Birlikte cayır cayır yanacaklardı. Derken kalabalığın arasından Temel fırladı : -At yenge, çocuğu aşağı at.Ben Sürmenespor'un kalecisiyim.Çocuğu tutarım. Kadın inandı ve attı. Temel nefis bir atlama ile çocuğu yakaladı. Sonra üç kere yere vurup degajını yaptı..

Donu düşen Fener

Galatasaray ve Fener maçı için birçok seyirci gelmiş. Bütün seyirciler yerlerini almış.Oyuncular sahaya çıkmış.Hakem topun iyi olup olmadığına bakmak için topu havaya dikmiş.Fenerbahçeli bütün oyuncuların donu düşmüş.Galatasaraylı bütün seyirciler başlamış lar bağırmaya. Hakem çıktı sahaya,topu dikti havaya,bunu gören Fenerliler donsuz çıktı sahaya.Demiş.

Gözbebeği

Ingiltere'nin saygin kız kolejlerinden birinde biyoloji öğretmeni öğrencilerden miss perkins'a "söyle bakalım, insan vucudunda uyarıldığında normal büyüklüğünün altı katına ulaşan organ hangisidirı" Öğrenci yüzü kızararak bana bu soruyu sorduğunuzdan ailemin haberi olacak demiş. Öğretmen başka bir öğrenciye dönmüş ve sen söyle miss sarah demiş. Sarah "los ışıkta gözbebegi" yanıtını vermiş. Öğretmen aferin dedikten sonra miss perkins'a dönmüş ve sana üç sey söyleyeceğim demiş. 1- dersine hiç çalışmamışsın bundan ailenin haberi olacak 2-aklın fikrin sürekli kötü şeylerde. 3- ilerde çok büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın...

Elendik

Takımın bütün futbolcuları kadının peşindeydiler. Kadın kaleciden başlayıp, sağbek solbek derken santrfora kadar ulaşır. Klubün kutlama gecesinde ise solaçığın kolunda gelir. Bu işe şaşıran idarecilerden biri santrforu bir köşeye çekerek sorar: - Yakın zamana kadar, bu kadının gözdesi sen değil miydin? Santrfor cevap verir: - Evet, efendim öyle idi, ama finallerde elendik.

FB - GS

Adamın bırı yolda gıderken bır galatasaray taraftarına rastlar ve sorar yuzun neden kapalı yuruyorsun yolda ,adam cevap verır.Yuzmu kaldı,adam neden dıye sorar,aldığı cevap su olmüstur.FB 6 GS 0

Fb 6 GS 0

6-0 biten Galatasaray Fenerbahçe maçından sonra galatasaray'lı arif tanınmamak için yaşlı bir adam kılığına girer ve bir cafe ye gider. Cafe de yanına yaşlı bır bayan yanaşır ve : -Naber Arif, der. Bunun üzerine Arif delirir nasıl tanıdı bu kadın beni diye düşünüp durur. Ertesi gün yine aynı cafede aynı kadın yanaşır Arifin yanına yine -naber Arif. 3. gün Arif çok değişik bır kılıkta gider cafeye ve yine aynı kadın yanaşır ve yine: - Naber Arif. Arif dayanamayıp sorar nerden tanıyosun beni diye. Yaşlı teyze : - Olum ben Bülent len.

Fenerbahçe

Hakim sanığa sormuş: -Uluslararası kaçakçılık suçu ile suçlanıyorsun. Tüm deliller aleyhine. Söyleyecek bir şeyin var mı? Sanık boynunu bükmüş ve, -Aman hakim bey, demiş.. Ben Fenerbahçeliyim. Uluslararası ne gibi bir faaliyetim olabilir ki?

Fenerbahçeli şoför

Fenerbahçeli bir şoför, kaza yapmış. Arabasının kırılan farından bir cin çıkmış. "Dile benden ne dilersenı" diye sormuş. Şaşkınlığı hemen üzerinden atan şoför, "Istanbul'un bütün caddelerini dört şeritli yap" isteğinde bulunmuş. Cin, başını kaşımış, "Bu çok zor, daha kolay birşey iste" demiş. Şoför, sevinçle atılmış: "Fenerbahce'yi şampiyon yap o zaman." Cin, şöyle bir düşünmüş, yeniden sormuş: -Pardon, Istanbul'un caddelerini kaç şeritli istemiştinı Fenerbahçeli bir şoför, kaza yapmış. Arabasının kırılan farından bir cin çıkmış. "Dile benden ne dilersenı" diye sormuş. Şaşkınlığı hemen üzerinden atan şoför, "Istanbul'un bütün caddelerini dört şeritli yap" isteğinde bulunmuş. Cin, başını kaşımış, "Bu çok zor, daha kolay birşey iste" demiş. Şoför, sevinçle atılmış: "Fenerbahce'yi şampiyon yap o zaman." Cin, şöyle bir düşünmüş, yeniden sormuş: -Pardon, Istanbul'un caddelerini kaç şeritli istemiştinı

Fenerin Hali

Kadın arkadaşına kocasıyla cinsel hayatının monotonluğu ile ilgili dert yanmaktaydı. -Ah kardeş artık ne elliyo ne yokluyo, ayda yılda bi çok canı çektikçe yaklaşıyo. Varsa yoksa 24 saat futbol. -Ah şekerim bunu halletmek çok kolay, der arkadaşı ve devam eder; hangi takımlıydı senin kocan? -Galatasaraylı. Ne olmuş ki? -Bak şimdi akşam eve gittiğinde kocan işten gelmeden fenerbahçe formasını giy bekle bakalım ne olacak. Ertesi gün kadın tekrar arkadaşına mutlu bir şekilde gelir ve anlatmaya başlar. -Ay şekerim verdiğin fikir için çok teşekkür ederim. Eve gittim fenerbahçe formasını giydim. Ardından kocam gelip beni o formanın içinde görünce vay efendim sen benim galatasaraylı olduğumu bilmiyomusun da bu formayı giyiyosun diyerek üstüme bi atladı sabaha kadar 5 postayı sayabildim gerisini hatırlamıyorum. -Ben sana dedim artık bol zevkli geceler dilerim, der arkadaşıda. Aradan günler haftalar geçer adam her akşam gelipte formayı karısının üstünde gördükçe dellenip sabaha kadar kadını posta manyağı yapar. Kadın gittikçe halsizleşmiştir. Tekrar arkadaşına gider ve anlatır. -Kardeş kocam boğa gibi oldu dur durak bilmiyo. Bak sana iğne iplik gibi kaldım her gece onlarca defa sevişmekten, der. Arkadaşı devam eder; -Şekerim o zaman bu akşam eve gidince kocan gelmeden galatasaray formasını giyde bekle bakalım ne olacak. Kadın akşam eve gider ve galatasaray formasını giyer ve bekler. Kocası eve geldiğinde birde bakar ki karısı galatasaray formasını giymiş. Kendinden emin bir tavırla şöyle der; -Ya işte biz adamı böyle *ike *ike cim bomlu yaparız.

Fıkra

Temel, Boğaz vapurunda, güvertede herkesten ayrı bir yere oturuyor. Karşısında oturanlar da kendisini merakla izliyorlar. Çünkü Temel, bazı mimik hareketleri yapıyor, kafasını sallıyor, sonra kahkahayla gülüyor... Vapur yol aldıkça bu hareketleri devam eden Temel, yine aynı hareketleri yaptıktan sonra bu kez suratını astı, somurttu. Karşısında oturanlar çok merak ettiler. Kendisine yaklaşarak, ne yaptığını sordular: - Hiç, dedi Temel, söylemek istemedi. Adamlar ısrar edince de: - Hiç, ben kendi kendime fıkra anlatayrum, sonra da güleyrum... Meraklılar: - Peki, niçin son olarak gülmedin de somurttun? - Haa! Son fıkra bildiğim çıktı...

Hakan Şükür

Bir gün Fatih Terim Rıdvan Dilmen'i Florya tesislerine cağırır ve : -Benim oyuncularım seninkilerden akıllı, der. Bunun üzerine Rıdvan : -Göster hadi, der. Fatih : -Hakan gel oğum, der. Hakan : -Buyur hocam, der. -Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdirı -Tabiki benimdir hocam, der. -Afferim doğru söylüyormuşsun, der Rıdvan. Fenerbahçe tesislerinde : -Boliç gel evladım. -Buyur hocam. -Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdirı -Valla bilmem kimdir hocamı -Bak birde bana soruyor git iki kat antreman yap! Boliç düşünür : -Ulan hocayı kızdırdık bari Rüştü'den öğreniyim. -Rüştü. -Ne var. -Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdirı -Tabiki benim. -Sağol. Boliç koşarak Rıdvan'ın yanına gelir. -Hocam hocam cevabı buldum. -Nedirı -Tabii ki Rüştü'dür hocam. -°°°°° herif cevap Rüştü olur muı -E peki o zaman nedir? -Tabiki Hakan Şükür'dür.

Kasırgayı Nasıl Başlattın

Tatil köyünde bir Amerikalı ile tanışan Türk işadamı adamı sohbet ediyorlar. Bizimki anlatıyor: - Böyle bir tatil aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince, "Oğlum dedim, bunca yıl eşek gibi çalıştın da ne oldu? Şimdi tatil zamanı", dedim ve bu tatile çıktım. - Tesadüfe bak, demiş Amerikalı... Benim de çok iyi iş yapan bir restoranım vardı. Bir kasırga taş üstünde taş bırakmadı. Sigorta paramı ödeyince ben de bu tatile karar verdim. Epey bir zaman geçtikten sonra, sessizliği bizim iş adamı bozmuş: - Yahu anlatsana, sen kasırgayı nasıl başlattın?

Hasta Fenerli

Hasta Fener li, gerçekten de hasta olur ve ölüm döşeğine düşer. Her zaman maçlara birlikte gittiği fanatik arkadaşları ziyaretine gelirler son defa görelim diyerek... - Allah ın takdiri... Elden birşey gelmez ama son bir istediğin varsa bari onu yerine getirelim.. - O zaman beni galatasaraya üye yapın !.. Herkes birbirine bakar : - Yav sen doğuştan Fener li değil misin ?.. Ne yapıyorsun sen?!.. Hasta Fenerbahçelinin birden yüzü güler : - Ülen !.. Bir Fenerli öleceğine, bir galatasaraylı ölsün be !..

Işığı Gören Geliyor

Adamın karısı hamileymiş. Bir gece yarısı sancılanmış. Çağrılan ebe tam doğuma başlarken elektrikler kesilmiş. Adamcağız mecburen fener tutarak doğuma yardımcı oluyormuş. Nihayet bebek sağlıkla doğmuş. Ancak ebe bakmış bir bebek daha geliyor. Onu da doğurtmuş. Bitmemiş ardından bir tane daha. Adam derhal feneri söndürmüş. Ebe:
- "Ne yaptın, yak şu feneri!"
- "Olmaz ebe hanım, baksana ışığı gören geliyor!"

iftira

Hakim sanığa sorar: - Uluslararası kaçakçılıkla suçlanıyorsun. Ne diyeceksin söyle bakalımı Sanık sakin bir ifadeyle cevap verir: - Tamamen iftira efendim. Biz Fenerliyiz. Uluslarası ne işimiz olabilir ki bizimı..

Kamp

Otel odasindan telefon eden kadin arkadaşı bayana: - Kaldığım otele kamp yapmak üzere bir futbol takımı geldi. Telefonun diğer ucundaki kadin: - Sen sekse düskün bir kadinsin. Nasıl takımdan memnun musun? - Henüz bir sey söyleyemem. Bu gece de sol açigi deneyeceğim.

kırmızı kart görmeseydim

Bir gün fenerbahçe ile galatasaray maç yapacaklarmış ama fenerbahçeli futbolcular çok üzgün. ümit özat takım kaptanı olarak arkadaşlarına sormuş: -arkadaşlar niye canınız sıkkın,bir sorun mu varı kaptanın bu sorusuna appiah cevap vermiş: -biz galatasarayla oynamak istemiyoruz çünkü onları hep yeniyoruz ve onlarla yaptıımız maçlardan zevk alamıyoruz zaten maçın sonucu önceden belli! demiş. arkadaşlarının bu isteksiz halini gören alex: tamam arkadaşlar şöföre söyleyelim beni burda indirsin ben bi taksiye atlar ali sami yene gidip tek başıma oynarım demiş. arkadaşları çok sevinmiş ve eğlenmeye gitmişler. maçın ilk yarısı bitince fenerli futbolcular sahaya gelmiş ve skorboarda bakmış birde ne görsünler fenerbahçe 5-0 önde! tabii çok sevinmişler laila'ya gidip bunu kutlamışlar 45 dakika sonra yine sahaya gelmişler maç bitmiş ama durum 6-0 fenerliler yine sevinmişler ve alex'i kutlamak için soyunma odasına gitmişler bakmışlar alex duvarları yumrukluyo tabii hemen onu sakinleştirmişler sonrada 6-0 yendiğini, üzülmemesi gerektiğini söyleyince alex şu cevabı vermiş: -maçın 46. dakikasında kırmızı kart görmeseydim farkı daha da açabilirdim!

Orta Hakem

Futbol maçında seyirciler yanlış kararlar veren orta hakeme bağırmaktadırlar: - İ... hakem, i... hakem! Bu çirkin tezahurat üzerine orta hakem, yan hakemlerden birinin yanına koşar ve şiddetle çıkışır: - İlişkimizden kimlere bahsettin?

otoban ve fenerbahçe

bir gün adamın biri bir lamba görür ve lambanın içinden cin çıkar cin dile benden ne dilersen adam `buradan Amerikaya direk giden bir otoban yap `cin`efendim bu çok ama çok zor bir iş benim yıllarımı alır`der.adam düşünür tamam `ozaman fenerbahçeyi şampiyon yap der`cin biraz düşünür ve`efendim otoban kaç şeritli olsun `der Amerikaya otoban yapmak daha basit der

Parayı Kırdık

Bizim Temelle Dursun Amerika'ya giderler cepleri delik beş kuruş paraları yok akşam olur, otelde kalacaklar tabii para yok pul yok neyse kuytu köşede sabahlarlar bizimkiler. Sabah olur Dursunla Temel iş ararlar nerde öyle hemen iş bulmak Tursun yolda duvara asılı bir yazı görür. Bir Kızılderili kafası getirene 1000$ diye bir ilan. Hemen Temeli uyarır. Ula Temel bak bak der bir Kızılderili kafası bulana 1000$ veriyorlar Temel bakar ula der hemen bir Kızılderili bulup kafasını keselim 1000$ ı alalım der ararlar bir Kızılderili bulurlar bunu öldürürler tabii 1000$ ı alırlar otellerde kalırlar şurda burda derken paraları biter. Ula der Temel para bitti ne yapalım. Gidelim bir Kızılderili daha bulup kafasını keselim 1000$ daha alalım ararlar günler geçer Kızılderili yok hay Allah. Dağda bir gün kalırlar. Sabah olur Dursun uyanır. Karşısında 100lerce Kızılderili. Öldürdükleri Kızılderililin intikamı için gelen Kızılderililerdir bunlar. Dursun hemen Temele: Ula Temel kalk kalk ula parayı kırduk.

0-0 berabere

İki karadeniz takımı: Rizesporla Sinop mac yapıyorlarmış. O esnada stadın yanından bir tren geçiyormuş. Sinoplular trenin düdüğünu hakemin bitiş düdüğü zannetmişler. Ve sahayı terketmişler. Kalan 85 dakikada Rizespor da gol atamayınca mac 0-0 berabere bitmiş.

Dünya Türklere Kalacak

Dünyanın meşhur "think-tank"ları bir araya gelirler. Araştırma konuları önümüzdeki asırda dünyanın hakimi kim olacaktır. Dünya kime kalacaktır. Bilgisayara bütün ülkelerin nüfus yapısından, ekonomiye, eğitimden sağlığa ve siyasetten askeriyeye kadar bütün bilgiler yüklenir. Uzmanlar "Dünya kime kalacak" diye sorularını yazarlar ve "enter"e basarlar. 1 dakika sonra ekranda büyük harflerle cevap görünür: "Dünya Türklere kalacak." Uzmanlar şoktadır. En nihayet birisi şaşkınlıktan kurtulup, "neden" diye yazar ve "enter" e basar. Bilgisayardan hemen cevap gelir: "Bütün milletler uzaya gidecek, böylece dünya Türklere kalacak."

Köpeğiniz yok

Maçın tam ortalarında oyunculardan biri hakemin yanına yaklaşır: -Köpeğinizin ismi nedir? -Benim köpeğim yok ki. -Çok garip, hem körsünüz, hem de köpeğiniz yok!...

Sırtıma bağlayın

Bir GS’li, bir FENERLI ve BJK’li Arabistanda yasak olmasına rağmen bir otelde içki içerken yakalanırlar.... Mahkemeye çıkarılırlar... karar IDAM... itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ama o gün bayrama denk geldiği için Prens Hazretleri cezayı kaldırıp hepsine 20 kırbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik bulduğu içinde bi kıyak daha yapıp herkese cezasını hafifletmek için bir istek hakkı tanır... BJK’li: "Sırtıma bir yastık bağlayın" der. 10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanık FENERLI bunu görünce "Sırtıma iki yastık bağlayın " der. Ama iki yastık bile 10 kırbaca dayanamaz. Sıra GALATASARAYlıya gelince Prens Hazretleri: "Bak GALATASARAYLI sana acıdım. Süper Ligi kaçırdınız 100’üncü senenizde başarısız oldunuz,hekemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum" Peki der GALATASARAYLI:"O zaman bana 100 kırbaç vurulsun". Herkes şaşkına döner. Prens Hazretleri:"peki ikinci isteğin nedir?" diye sorar... GALATASARAYLI pis pis sırıtarak " FENERBAHÇELIYI sırtıma bağlayın" der...

Berabere kalacaksınız

Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı, hakemi bir köşeye çekip : -Hocam, der.Sen bizim takımın durumunu bilmezsin... -Bu maçı bize kaybettirecek olursan, bizimkiler seni ne yapar bilirmisinı -Ne yaparları -Seni parça parça ederler... Hakem cevap verdi : -Anlaşıldı, siz bu oyunda berabere kalacaksınız... -Nedenı -Öteki, takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de ondan!...

Fenerlimisin

Bir gün kahvenin kapası sert bir tekmeyle açılır. Içeri iri yarı çam yarması gibi biri girer ve haykırır : “Bütün Fenerliler ibnedir!” Kimseden ses çıkmaz. Adam yine bağırır : “duymadınızmı lan! tüm fenerliler ibnedir!” Derken en arkalardan ufak tefek bi adam kalkar ve “ya bilader der niye bize böyle hakaret ediyorsun bizde insanız bu kadar ağır hakaret etmene ne gerek var “der. Çam yarması “ne o lan sen fenerlimisin”diye sorar. Adam “hayır ibneyim”der

Hakemlik

İki adam aralarında konuşuyorlardı: - Küçükken gözlerim görmediği için bana futbol oynatmazlardı. Bu yüzden başka bir vazife verdiler: - Ne vazifesiı - Hakemlik!

Beni kim dövüyor

Rakibiden dayak yine boksöre, antrenörü habire `Çok iyi gidiyorsun. Adam sana hiç vuramadı. Yakında onu düşüreceksin´ deyip duruyormuş. Maçın ilerleyen raundlarının birinde boksör dayanamayıp sormuş antrenörüne: `Ben rakibimi dövüyorsam, beni kim dövüyorı´

Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış. - Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş. - Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış. - Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış. - İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş. - Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş: - Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış. Şenol Güneş köpürmüş: - Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..

Trabzon Maçı

Adamın biri ölüp cennetin kapısına dayandığında, cennetin baş meleği durdurur onu. -İçeri almadan önce sorularıma cevap vermelisin? Hayatın boyunca tam anlamıyla iyi bir iş yaptın mı, bakalım? Adamcağız uzun uzun düşünür, hafızasını zorlar, ama ne yazık ki yaptığı iyi bir şeyi hatırlayamaz. Melek tekrar sorar. -Peki, bari söyle, hiç cesaret gerektiren bir şey yaptın mı, hayatında? Adam hemen atılır gururla. -Yaptım, tabii! -Anlat bakalım, neymiş bu cesur iş? Adam anlatmaya baslar. -Ben futbol hakemiydim. Trabzon'da bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçını yönetiyordum. Maçin son dakikasinda Trabzon aleyhine penaltı çaldim. -Vay canına, gerçekten cesurmussun sen, hadi geç bakalım! Cennetin kapıları açılır. Bizim hakem tam geçecekken, melek merak eder: -Ne zaman olmüstu bu maç? -Asağı yukarı üç dakika oluyor biteli...

UEFA Bilgisayar Proğramcılarını Kovdu

UEFA ÇALISANLARININ iSYANI UEFA bilgisayar programcilarını isten çıkardi,(reuters-cenevre) UEFA merkezinden yapilan aciklamaya gore fenerbahce hakkında bilgi almak için uefa/championsleague.com sitesine girenler, "bu isimde bir takım kayitlarimizda bulunmamaktadir" yanıtıni almalari üzerine şikayette bulunmuslar. yapilan arastirmada bilgisayar sisteminin sampiyonlar liginde puan alamayan takımlari kaydetmediği ortaya cikmis. bilgisayar bolumu sefi hans gunter "hatamizi kabul ediyoruz,bilgisayar programıni hazirlarken iki büyük ihtiyatsizligimiz oldu;ilki bir takımın hiç puan alamayacagini aklimiza getirmememiz, ikincisi ise fenerbahcenin sampiyonlar ligine katilabilecegi ihtimalini ongormememiz " aciklamasını yapmış...

yaşaa fenerbahçeee

Adamın biri sürekli aynı parçayı söylüyormuş,' osso lemi oo' diye. Bilimadamları adamı incelemeye almışlar. Açmışlar beyninden bir parça çıkarmışlar. Adam bu sefer, 'osso lemiii' diyormuş, sonra bilimadamları bir parça daha almışlar beyninden. Bu sefer adam, 'osso lee' demeye başlamış. En sonunda adamın beynini komple çıkarmışlar. Bu seferde adam başlamış, 'yaşaa fenerbahçeee'...

Yollar kaç şeritliydi

bir minibüs şöförü kaza yapar. farı kırılır. fardan bir cin çıkar. cin: dile benden ne dilersen.............. şöför: bütün yollar 4 şeritli olsun cin: buçok zor başka bir şey söyle şöför: cimbom şampiyon olsun cin: yollar kaç şeritli olsun demiştin.

Havlu

Orta yaşın üstünde bir İtalyan, genç ve güzel bir hanıma aşık olmuş. Kadın da bu aşka, aşkla karşılık vermiş. Birbirlerini çok sevmişler ve evlenmişler. Kocası, eşini hep mutlu etmek endişesi taşıyormuş. Ancak, yatakta mutlu edemediğini görüp, karısına problemini açmış:
- "Ne yapalım? Papaza soralım." kararını almışlar. Olayı papaza açmışlar. Papaz derhal bir tavsiyede bulunmuş:
- "Genç bir kişi, sizin üzerinizden bir havlu ile, havluyu sağa sola sallayarak esinti yapsın."
Havluyu sallayacak genci bulmuşlar. Genç adam onlar sevişirken havluyu sallamış, sallamış. Ancak sevgililer yine mutlu olamamışlar. Tekrar papaza gitmişler:
- "Ne yapalım?" demişler. Papaz bir süre düşünmüş kocaya:
- "Bir de havluyu sen salla, öyle deneyin" demiş. İki sevgili evlerine dönmüşler ve papazın tavsiyesine uymuşlar. Havluyu koca sallamış, kocanın yerine genç adam geçmiş. Tabii sonuç müthiş olmuş, yer gök inlemiş. Koca, karısının memnuniyetini ve mutluluğunu görerek, genç adama dönmüş. Birazda küçümseyici bir tavırla:
- "Gördün mü koçum. Havlu böyle sallanır." demiş.

Taze mi Bunlar?

Sümela Manastırı’nın altındaki canlı alabalık lokantalarından birinde, yerli turistlerden biri havuzda oynaşıp duran alabalıkları göstererek garsona sorar:
- "Taze mi bunlar?"
Garson gayet pişkin:
- "Yok abla, pil takıp oynatiyiruk onlari"

Namahrem

Nasrettin hocaya birgün karısı sormuş:
- "Akrabalardan kimlere görünürsem mahrem olur, kimlere görünürsem namahrem olur?"
Nasrettin hoca cevap vermiş:
- "Bana görünme de kime görünürsen görün."

Nasreddin Hoca ve Balık

Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana gireer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine Hoca : - Ben balığın sadece başını yiyeceğim der. Hancı bunun nedenini sorar. Hoca da : - Balık başı zekayı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur, der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca'ya : - Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum,der. Hocada itiraz etmez. Balığın koca gövdesini Hoca yer ve bir güzel karnını doyurur. Diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve Hoca'ya seslenir : - Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun ; ben sadece kafayı yedim, aç kaldım, der.Hoca da bunun üzerine şunu der : - Bak nasıl akıllandın!

Nasreddin Hocanın Yalanları

Nnasreddin Hoca eve gelmiş patküt diye sesler çıkmış.Karısı ona bakmış - "Hoca ne oldu" demiş.Hoca: - "Takkem düştü" karısı demiş: - "Eh be hoca" demiş. - "Takkeden okadar çok ses çıkarmı?é Nasreddin hoca: - "Takkenin altında bem vardımé demiş. Daha sonra yan komşu gelmiş. Hocadan kazanı istemiş: - Kazan sizlere ömüré demiş. Komşu: - "Nasıl ölür? demiş.Hocada demişki: - "Kazan fincan doğurmuştuda sana fincanı vermiştik unuttunmu?" Komşuda hocaya: - Yalancı" deyip çıkmış. Bir tane yasef efendi diye yahudi biri varmış. - "İki yosunu seviyem hoca efendi bende bir altın var şunu bozuver" Hocada: - "Ver şunu" demiş. Bunu çok düşüğe bozarım" demiş. Yasef'de çocuklar evde aç bekliyolar" demiş. Hoca: - "Olmaz bozamam" demiş. - "Hadi bi beşkuruş ver" demiş. Hoca yine: - "Bozamam" demiş. Yasef efendide sinirle çıkmış.

Nasreddin ve Komşusu

Nasreddin hocanın evinin karşısında güzel bir bayan oturuyormus.Ve bunlar günden güne,iyiden iyiye işi götürmeye başlamışlar...Birgün kadının çocuğu Nasreddin hocanın kapısını calarak,"annem: Nasreddine haber ver,bi hindi alıp gelsin,yedikten sonra o işi hallederiz diyor demiş."Nasreddin hoca akşam gittiğinde hindiyi güzelce bitirmişler...Hoca tam uçkura davranacakken kapı çalmış ve kadının oğlu anne acıktım diyerek çıkagelmiş...Bu arada nasreddin hoca ahıra saklanmış ve muradına eremeden oradan sıvışmış...Ertesi gün yine aynı tas aynı hamam Hoca eve kadının evine gitmiş.Ve gne uçkura sarılacakken gene kadının oğlu çıkagelmiş,hoca gene ahırda... ve diğer gün gelmiş hoca gene kadının evinde...yemeği yedikten bu sefer kadının kocası gelmiş ve kadına "karıcım ben bugün ahırdaki eşegi s..meyecekmiydim diyerek Nasreddin hocayı karanlıkta bi güzel becermiş.Çocuk gene gelip kapıya dayanmış "annem seni bekliyo...yemekten sonra o işi bitirelim dio demiş"Hocanın bu sefer aklı başında...Ulan it!anan bedava hindi yemeye babanda bedava g.t s..meye alıştı!

Nasrettin Hoca Bilgisayar Kullansaydı

Adamın biri Nasrettin Hocaya sormuş:
- "Hoca bir mizah sitesi hacklenmiş duydun mu?"
- "Hoca demiş bana ne!"
- "İyi ama hocam senin site hacklenmiş."
- "İyi de o zaman sana ne!"

Nasrettin hoca bir gün küçük hack programlarıyla Yahoo'yu hacklemeye çalışıyormuş. Çevresindekiler sormuş:
- "Hoca ne yapıyorsun?"
- "Görmüyor musunuz Yahoo'yu hacklemeye çalışıyorum."
- "İyi de hocam o programla Yahoo hacklenmez ki!"
- "Ya hacklenirse."

Hocaya sormuşlar:
- "Hocam dünyanın merkezi neresi." Hoca demiş:
- "Google'a girip "dünyanın merkezi" diye arattır" demiş.

Hocadan devamlı Windows XP cdsini istiyorlarmış. Hocada bakmış olacak değil en sonunda:
- "Cd yi bardak altlığı yaptım" demiş.
- İyide hocam hiç CD den bardak altlığı olur mu?" demiş. Hoca da:
- "Niyetin yoksa vermeye bardak altlığı da olur" demiş.


Arkadaşları Hocaya dert yanıyorlar:
- "Hocam senin karın internette çok sörf yapıyor" demişler. Hocada:
- "Olur mu canım o kadar sörf yapsaydı bizim siteye de uğrardı" demiş.

Adamın biri hocaya:
- "Hocam siten kaç tekil hit alıyor?" der. Hoca da:
- "Aylık 10.000" der. Aradan birkaç yıl geçer. Aynı adam hocaya tekrar sorar:
- "Hocam siten kaç tekil hit alıyor?" der. Hoca yine:
- "10.000" der.
- "İyide hocam bunca yıldır hiç değişmedi mi?" der. Hoca da:
- "Erkek adamın ağzından laf bir kere çıkar."

Hoca birgün CD'ciye gidiyormuş. çocuklar önünü kesip:
- "Hocam bize de oyun cd si alsana" demişler. Yalnız içlerinden biri hocaya para vererek Doom3 cd'si istemiş. Hoca akşam CD'ciden dönerken çocuklar yine önünü kesip hocaya:
- "Hani bizim CD?" demişler. Hoca da yalnız bir Cd çıkarıp parasını veren çocuğa vermiş. Sonra da:
- "Parayı veren oyunu oynar" demiş.

Hocanın bilgisayarına virüs girmiş. Hoca çok dertliymiş. Çevresindekiler sormuş:
- "Hoca kimi getirelim de baksın bilgisayara?" demişler. Hoca da:
- "Çernobil virüsünü yiyen birini getirin. Benim halimden en iyi o anlar." demiş.

Hoca internetten tanıştığı bir kadın ile evlenir. Fakat daha kadının yanına girmemiştir. Gerdek gecesi bakar ki kadın çok çirkin. Hoca bir gün seyahate çıkar ve karısı:
- "MSN listeme kimi ekleyeyim?" diye sorar. Hoca da:
- "Beni eklemede kimi eklersen ekle" der.

Nasrettin Hoca ile Ormanlar Kralı Aslan

Nasrettin Hoca ormana odun yapmaya girmiş. Ormanlar kralı aslan ile karşı karşıya gelmiş. Aslan Hoca'ya: -Hey, buraların kralı benim, benden izinsiz giremezsin ormana. Benden izin almadan ormanıma girdiğin için, ikimiz dövüşeceğiz. Kim kazanırsa ormanların kralı o olacak, demiş. Nasrettin Hoca korkmuş korkmasına ama mecburen de kabul etmiş aslanın teklifini. -Ama, demiş. Senin pençelerin var benim ise hiç bir silahım yok. Bu durumda, haksızlık olmaması için ben bi koşu köye gidip kendime bir sopa alıp geleceğim. Aslan düşünmüş ve Hoca'ya hak vermiş. -Peki hemen git ve sopanı al gel, demiş. Hoca: -Hımm ben gidince sen de hemen kaçacaksın ve benimle dövüşmeden kendini kral ilan edeceksin tabi. Bu nedenle seni şu ağaca bağlayalım. Bu şekilde ikimize de haksızlık olmamış olur, demiş. Aslan bi kendine bakmış, bir Hoca ya bakmış. Kendi kendine ben kesin bu Hoca yı yenerim, bu şartını da kabul edeyim, demiş. Hoca, aslanı ağaca sıkıca bağlamış, sonra yerden aldığı sopayla başlamış aslanı sopalamaya. Aslan acıya dayanamamış ve en sonunda pes etmiş. Hoca: -Bundan sonra boyuna posuna bakıpta her gördüğüne bulaşma, bu da sana ders olsun...

Ne Farkeder

Bir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip;birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkındayardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasınıistemiş hocadan. Hoca bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul etmiş. Fakat mahkeme boyunca sürekli "arpa" diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip: - Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ı diye çıkışmış hocaya. Hoca da gayet sakin: - Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder

Ne Sıklıkta

Erenlerden birine sormuşlar:
- "Ne sıklıkla oruç tutarsın?"
- "Ooo her sene kesin oruç tutarım"
- "Peki ne sıklıkla namaz kılarsın?"
- "Ooo çok sık. Her hafta namaz kılarım."
- "Peki ne sıklıkla alkol alırsın?"
- "Ehh çok nadiren. Akşamdan akşama."

Ne yer ne içer?

Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa'nin göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş... Vaazdan sonra, bir kadın Hoca' ya yanaşmış : -Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer ?, demiş. Hoca'nin tepesi atmış : -Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah' ın peygamberini sorarsın!

Nerelere Kadar

Nasreddin Hoca, kirda sesinin yettiğince bagirarak ezan okuyor ve olanca hiziyla kosuyormus. Bu durumu gören birkaç kisi, Hoca ya birsey olduğunu düşünerek yanına yaklaşip sormuşlar : - Ne oldu sana, Hoca efendi? Bu ne istir? Hoca, kosmasını sürdürerek : - Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim de... demiş. Onun için arkasından kosuyorum...

Neresi Olacak Meyhane

Bektasiyi, rica minnet camiye götürmüsler.Hoca başlamış anlatmaya: -Bir yer vardir ki orada, zengin fakir ayrimi yoktur.Dertli giren neseli olur.Oraya giren herkesin gönlü ferahtir.Bilin bakalım, burasi neresidirı Bektasi yanıt vermiş: -Neresi olacak, meyhane...

Neresinden gitmeli?

Cenazenin Neresinden Yine bir gün komşudan Biri vefat etmişti Herkes işi bırakıp Cenazeye gitmişti.. O sırada bir adam Yaklaşmış Nasreddin'e Demiş : Sorum olacak Ey Hocam sana yine Acımız fazla büyük Elbette sabretmeli! Cenaze götürürken, Neresinden gitmeli? Hoca demiş : Elbette, Sonu budur her kulun. Tabutta bulunma da Nerde istersen bulun!

Nesini kaybetmiş

Hoca ya.Karın aklını kaybetti,demişler. Hoca kara kara düşünmeye başlamış.Yanındakiler. -"Ne düşünüyorsun hoca" diye sorunca. -"Ne düşüneceğim,demiş,karımın aklı zaten yoktu,acaba neyini,nasıl kaybetti."

Nezleyimde

Timurlenk, Akşehir'de karargah kurulunca şehir halkı adına Nasrettin Hoca ile eşraftan iki zat hatır sormaya gittiler. Kahveler içilip sohbet edildikten sonra, Timur sormuş : - Karargahımı nasıl buldunuz? Beylerden biri cevap vermiş : - Çok güzel ama fena bir koku var! Timur fena halde kızmış, yanındakilere " Alın şu adamı, boynunu vurun" demiş ve öteki beye dönmüş : - Koku var mı? Adam korkusundan : - Ne münasebet efendimiz, misk-ü amber kokuyor, deyince Timur gene kızmış : - Neresi misk kokuyor dalkavuk herif! Alın şununda boynunu vurun! Sonra aynı soruyu Hoca'ya sormuş. Hoca bakmış pabuç pahalı yapıştırmış cevabını : - Vallahi hükümdarım ne diyeyim, nezleyim burnum koku almıyor.

O Bizden Daha Kirli

Hoca bir gün göl kenarında karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider. Tam işe başlayacakları sırada bir karga gelir ve sabunu kaptığı gibi havalanır. Karısı, “Yetiş efendi sabunu kuş kaptı” dediyse de Hoca kılını bile kıpırdatmaz. “Telaşlanma karıcığım,” der “Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın temizlensin.”

O zaman gör feryadi

Hoca esegini kaybetmis ve arıyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus. Birisi kendini sormaktan alikoyamaz: -Hoca Efendi, esegini kaybettiğini herkes bilirken, turku söylemeniduymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglamanbeklenirdi! -Son bir umidim, aptal mahlukun su küçük tepenin arkasındaolabilecegidir, arkadaş. Eger değilse, bekle ve gor o zaman sen bendekiaglamayi feryadi!

O?lumu Kaybettim

Hz. isa bir gün yolda perishan bir adam rastlamIsh.. derdini anlamak için sormuş - neyin var diye.. adam, aman sorma demiş... -oglumu kaybettim onu arIyorum... isa, -peki oglunun ne gibi ozellikleri varI diye somus.... adam, -ellerinde ve ayaklarInda civi delikleri vardI demiş.. isa, shok olmuş ve adama sarIlIp haykIrmIsh -baba...! adam da isa ya sar?lm??.... -ppinokyo...!

Ofli Hoca Ve Içki

Of'lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:
-"Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kimı Meyhaneci... En büyük dükkan kiminı Meyhanecinin... En güzel ev kiminı Meyhanecinin... Ya en güzel arabaı Meyhanecinin. Bu paralary veren kimı Ha sizin gibi kafasızlar..." Aradan 2 hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek: -"Allah razy olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu.."
Hoca memnun: -"Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum." der.
Adam düzeltir:
-"Içkiyi bırakmadım hocam, MEYHANE AÇTIM!"

oğlum olduysa allaha şükrederim

Adamın biri bir gün caminin avlusunda oturan hocanın yanına koşa koşa gelerek:müjde hocam oğlun oldu.hoca istifini hiç bozmadan müjde parası vermemek için oğlum olduysa allaha şükrederim senin böyle telaşlandığına şaştım.

on yıl önce de kırk yaşında

Hoca'ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!" On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca: "E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan: "Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar.

Ortak Eşşek

Hoca ile komşusu ortak olmuşlar ve bir eşşek almışlar. Hayvan pazarından eve dönünce Hoca komşusuna sorar: -Eşşeğin hangi yarısı sana ait ı Uyanık komşu düşünür ve.. -Önü benim, arkası senin, der. Hoca hemen eşşeğin arkasındaki sinekleri kovalar, kuyruğunu düzeltir. Sonra da: -Eşşeğin bana ait olan kısmının işlerini yaptım, benim işim bitti. Şimdi sıra sende, arpa, saman al da sana ait olan kısmının işini gör der...

Oruç

Bir Ramazan günü Nasreddin Hocanin gözleri susuzluktan afallamis.dayanamayip bir çesmeye çaktirmadan yanasir. Tam suyunu içerken, birköylü görmüs hocayi : - Aman hoca, günah değil midir bu yaptigin ! - Yikil karşımdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem ! ne günahi ..

Otur oturduğun yerde

Fakir cobanin surusune hastalik girmis,oyunlar, kuzular telef oluyor, kosmus, nefesi kuvvetli bir hocaya. Hocaefendi, -"Her koyun oldukten sonra iki rekat namaz kil!" demiş. Coban namazabaşlamış ama, nafile, koyunlar, kuzular sapir sapir gidiyor. Elde sonbir kuzu kalinca, coban namazi kesmis, kara kara dusunuyor,kuzu daoynasirken yogurt bakracini devirmesin miı -"Bana bak!" demiş: -"Şimdi iki rekat da sana kilar, gonderirim ha! Otur oturduğun yerde!"

Padişah ben değilim

Akşemsettin ve Fatih Sultan Mehmet, Istanbul'un fethi günü, yanlarında Fatih'in hocaları Molla Gürani, Molla Hüsrev de olduğu halde, törenle Istanbul'a giriyorlardı. Bizanslılar, şehrin Fatih'ine çiçek vermek için yarış ediyorlardı. Bir yerde, şehri fetheden kişinin bu ak sakallı hocalar arasında gencecik Fatih olacağını düşünmediklerinden, çiçekleri, ak sakallı Akşemsettin'e uzattılar. Akşemsettin, hemen atını geri çekerek, beyaz at üzerindeki genç Fatih'i gösterdi: -Padişah ben değilim. Fatih Sultan Mehmet: -Ona geldiniz, ona. Padişah benim, ama o da benim hocamdır...

Palavracı

Palavracının biri başına topladığı üç beş vatandaşa karşı övünüp duruyormuş. -Işte ben böyle güçlü ve marifetli bir adamım, ben Halep'te bulunduğum sıralarda 60 arşın uzağa atlamış bir kimseyim !... Nasreddin Hoca da bu sırada oradan geçiyormuş. Palavracının yanına yaklaşıp: -Yaa, demek sen 60 arşın atlarsın. Haydi atla da görelim bakalım.. demiş. Adam hık mık etmiş : 'Ama ben Halep'te atladım. Demiş. Hoca kızmış: -Canım Halep oradaysa arşın burada , demiş.

Pamuk

Nasreddin hoca karın ne olduğunu bilmiyormuş.bir gün sabah kalamışki her taraf kar.tabi karın ne olduğunu bilmiyor pamuk zannetmiş.hemenkarısının başına gitmiş. demişki: _karı karı kalk!her taraf pamuk dolu. yatağı yorganı getir de dolduralım. demiş bunun üzerine yatak yorgan ne varsa hepsini doldurmuşlar.ertesi gün olmuş nasreddin hoca yine karısını başına gitmiş: _karı karı kalk!demiş hergün çocuklar işiyordu yatağa bugünde yastık yorgan işedi demiş.

Papaz ile Zangoç

Papaz, iki metre ilerisinde duran Zangoç'a sormuş:
- "Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?" Zangoç'ta derin bir sessizlik. İyice köpürmüş Papaz:
- "Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?"
- "Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!"
- "Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun." Zangoç bıyık altından gülmüş:
- "İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız." Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç seslenmiş:
- "Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?" Papaz kendi kendine söylenmiş:
- "Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor."

Paranın Sesi

Hoca'nın gölge kadılığı yaptığı sıralarda karşısına birbirinden şikayetçi iki adam çıkagelir. Davacı olan adam, Nasrettin Hoca'ya dert yanmaya başlar. -Hocam, bu adam beş ton odun kırdı. O her baltayı vurduğunda, ben de "hınk" diyerek ona destek verdim. Kendisi paraları aldı ama bana hakkımı vermedi. Hoca davayı dinledikten sonra, davacıya dönerek: -Evet haklısın. Sen karşısında dur, ona o kadar destek ol, bütün parayı odunu kıran alsın, olmaz öyle şey, der. Odunu kıran davalı karşı çıkar: -Ama Hocam, bütün odunu ben kırdım, karşımda seyretmekle nasıl benim kazancıma ortak olurı Nasreddin Hoca: -Sen karışma orasına, sana verilen para kesesini getir pakalım. Tüm odunu kıran davalı adam, istemeyerek de olsa para kesesini getirir ve Hoca'ye uzatır. Hoca para kesesini eline alıp sallar. Şıngır mıngır para sesi duyulur. Bunun üzerine Hoca davacıya döner ve: -Haydi şimdi paraların sesini al git; hınk deyiçinin ücreti ancak bu kadar olur...

Peçete

nasrettin hoca büsbüyük bir ev yaptırmış ama tuvalet yaptırmayı unutmuş nasrettin hoca çok sıkışmış ve peçeteye yapmış peçeteyi camdan atmış turistin ağızına gelmiş turist: -lokum lokum nasrettin hoca: -hayır o benim bokum

Peşin Namaz

Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca : -Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya... Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam... Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş : -Yahu bu ne uzun namaz böyleı -Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim! Bektaşi : -Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza... Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış : -Erenler, senin namaz da uzun sürdü! -Önümüzdeki haftanın namazını kıldım! Hoca şaşırmış : -Yahu olur mu böyle şeyı Bektaşi gülmüş : -Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesinı

Peşin Para

Nasrettin Hoca tarlada uğraşırken birden alacaklısı gelmiş."Nasrettin Hoca, paramı ne zaman ödeyeceksin." demiş.Nasrettin Hoca'da"şu görüğün bölgeden devamlı koyunlar geçer. oraya bir tel örgü takıcam,takılan koyun yünlerini de satıp sana borcumu ödeyeceğim."demiş. Adam da haklı olarak gülmüş.Nasrettin Hoca buna karşılık adama "Ne oldu köftehor.Peşin parayı görünce gülersin demii!" demiş.

Rahmet Yağıyor

Nasreddin Hoca çok yağmurlu bir günde pencerenin önüne oturmuş dışarıyı izliyormuş. Bir ara komşularından birini, koşa koşa evine doğru giderken görmüş. Pencereyi açarak seslenmiş: -Yazık sana komşu..! Senin gibi aklı başında, inançlı bir adam, Allah’ın rahmetinden kaçar mı hiçı… Içinden Nasreddin Hoca’ya hak veren adamcağız, koşmayı bırakmış ve ağır ağır yürümeye başlamış. Fakat eve geldiğinden tepeden tırnağa ıslandığını anlayınca, Hoca’nın oyununa uğradığını anlamış... Günün birinde bu sefer de Nasreddin Hoca yolda yağmura tutulmuş, koşa koşa evine gidiyormuş. Daha önce kendisiyle alay ettiği komşusunun evinin önünden geçerken adamcağız “taşı gediğine koymanın tam zamanı” diye düşünerek, Hoca ya seslenmiş: -Hocam, Hocam, Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun, ayıp değil mi sanaı Hoca, hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş: -Sen ne anlarsın be adam!… Ben rahmetten kaçmıyorum, tam tersine yere düşen rahmetleri çiğnememek için koşuyorum!…”

RÜZGARIN ATTIĞI ADAM

Hoca bir gün boş bir bostana dalar yolar temizler bostanda ne varsamarullar patlıcanlar salatalar. Doldurur bir çuvala tıka basa tam yüküyüklenecekken Çam yarması bir adam peyda olur herif der ne arıyorsunburada hoca bir düşünür ve cevabı bulur Der ki: -Dün bir rüzgar çıkmıştı ya o attı beni buraya -Demek seni buraya atan rüzgar peki ya bu patlıcanlar marullar onları da hep rüzgarmı kopardı -Evet biraz fazlaca esiyordu beni öteye beriye savurdu neye uğradığımıbilemedim bari şunlara tutunayımm dedim neye tutundum sa elimde kaldı. Bunun üzerine bostancı kızar: -Peki çuvala koyan da mı rüzgar söyle kim doldurdu çuvala bunuı Hoca tatlı tatlı kaşır burnunu sonra döner der ki: -ilahioğlum işte ben de onu düşünüyorum ya......

Sahte Dostluklar

Hoca'nın çok sevdiği hanımı vefat eder. Bu durum Hoca'da büyük üzüntü meydana getirir. Herkes bu üzüntülü durumun uzun süre devam edeceğini zanneder eme hiç de öyle olmaz. Hoca bir hafta sonra eski haline döner. Eskisi gibi neşeli görünmeye başlar. Bir müddet sonra, Hoca'nın eşeği ölür. Bu sefer dünya Hoca'ya zindan olur. Yemeden içmeden kesilir. Bunu görenler, Hoca'nın hanımına vefasızlık ettiğini düşünür ve toplanıp Hoca'yı ziyaret ederler. -Hocam, hanımın vefat etteğinde bu kadar üzülmemiştin, oysa ki eşeğin öldüğünde yemeden içmeden kesildin, hala kendine gelemedin, nedir bunun sebebi, diye sorarlar. Hoca kaşlarını çatar ve ciddi bir tavırla: -Hanım vefat etteğinde, daha cenazeden dönerken eş dost,"Üzülme Hoca, biz sana daha iyisini buluruz, seni evlendiririz" dediler. Halbuki eşeğim öleli bir hafta oluyor, kimse çıkıp ta "Hocam sana daha iyi bir eşek alırız" demediği gibi daha önce verdikleri sözü de tutmadılar. Böyle sahte dostluklar, yalancı teselliler karşısında ben üzülmeyim de kimler üzülsünı

Salı Namazı

Hoca , cüppeyi giyinmiş , sarığı sarınmış Karakaçan'a binmiş. Yolda bir ahbabı : - Hayrola Hoca'm demiş , nereye böyle ı - Cuma'ya gidiyorum - Nasıl olur Hoca'm , bugün salı! Hoca Karakaçan'ı gösterip : - Bu emektarın işi belli olmaz demiş , ancak yetişirim.

Salıdan yola çıkmak

Birgün Nasrettin Hoca eşeğine biner ve yola çıkar.Komsu ile karşılaşır ve sorar hocaya. -Hayırdır işhallah nereye? -Cumaya. -Nasılolur daha bugün salı değil mi? Hoca eşeğini gösterir. -Bunun gibi bir eşşeğin olursa cumaya yetişmek için salıdan yola çıkmak gerekir.

Sana Ne?

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.

sarık

Nasrettin Hoca bir gün tarladan dönerken kuvvetli bir rüzgar çıkmış ve Hoca daha n'oluyor demeye kalmadan başındaki sarığı rüzgardan uçmuş ve çamura bulanmış. Hoca almış yerden sarığı geçirmiş başına. Sıkkın sıkkın yürürken birkaç adam çıkmış karşısına. Hoca'nın başındaki sarığı görünce her kafadan bir sese çıkmaya başlamış: -Hocam sarığın kirlenmiş..., Hocam sarığın çamur olmuş...! Hoca: Kirlenmişse kirlenmiş n'apalım yani..! -N'apalımı var mı Hocamı Yıkasan şu sarığını..! Hoca: Pöh..! Yıkayınca yeniden kirlenmeyecek mi sanki! -Olsun Hocam, kirlenince yeniden yıkarsın. Hoca: Bir daha kirlenir..ı -Sen de bir daha yıkarsın Hoca'm. Hoca sarığın kirlendiğine mi yansın, yoksa adamların ukalalığına mı kızsın... Öfkeyle homurdanmış Hoca: -Ne yani ben bu dünyaya sarık yıkamaya mı geldim..!

Saygısızlığı Sevmem

Nasreddin Hoca camide vaazını bitirip evine dönmek üzere eşeğine binmiş. Bir ara bakmış ki cemaatin bir bölümü arkasından geliyor, hemen eşekten inip ters binmiş. Cemaatten kimileri nedenini merak edip sorunca [i]Nasreddin Hoca[/i] şu yanıtı vermiş; -Siz önden gitseniz bana arkanızı dönmüş olursunuz ki hiç yakışık almaz. Yok, ben önden gitsem, bu kez de ben size arkamı dönmüş olacağım ki bu da ayıp olur. Oysa gördüğünüz gibi eşeğe ters binince ben önden siz arkadan gitmiş oluyorsunuz. Böylece yüz yüze oluyoruz. Ben, bana saygısızlık yapılmasını da, saygısızlık yapmayı da hiç sevmem...!

Sayılar Yalan Söylemez Mi?

Öğretmen matematik dersinde öğrencilerine sordu: - Çocuklar sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı on günde sürerse, on adam bir günde sürebilir. Buna benzer bir örnekte siz verin bakalım! Öğrencilerden birisi gülerek cevap verdi. - Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçerse, yüz kırk dört vapur bir saatte geçer...

Secdeye Varırsa?

Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış : -Evin tahtaları ses veriyor! Adam ukala ya : -Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder! Hoca laf altında kalır mı : -Ya aşka gelip secdeye varırsa?

selam verirken

hoca bi gün camiye gitmiş namaz kılacakmış hoca vaaz verirken demişki sağ tarafıızda melekler sol tarafınızda şeytan bulunur. Bunu duyan hoca namaz sonunda selam verirken sağa dönmüş meleklereesselamün aleyküm demiş sola dönüp şeytanlara iktirin len burdan deyipnamazı bitirmiş.

Sen biraz yüzme biliyordun

Nasreddin hocanın iki karısı varmış biri diğerinden daha genç ve güzelmiş. Tekneyle gezintiye çıkmışlar karıları hoca demiş biz göle düşsek önce hangimizi kurtarırdını -Hoca yaşlı karısına dönmüş “ Hanım sen biraz yüzme biliyordun değil miı “ demiş.

Ölüye Dürüstlük

Zenginin biri, ölüm döşeğindeyken biri doktor, biri papaz, diğeri avukat 3 yakın arkadaşını çağırmış. Bir ricada bulunmuş: "Ömrüm boyunca biriktirdiğim 300.000 $ lık tasarrufum var. bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyoum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Her birinize şimdi 100.000$ vereceğim. Bu paraları ne olur benim cesedimi gömerlerken kefenimin iç cebine koyuverin." Aradan bir kaç gün geçmiş ve eleman ölmüş. Üç arkadaş sözlerinde durmuşlar!!!! Bir süre sonra doktor vicdan azabı çekmeye başlamış. Diğer 2 arkadaşına açılmış. "Hastanemizin çok acil ihtiyacı vardı, onun için 100.000$'ın 20.000$'ını hastaneye harcadım. Kefene sadece 80.000$ koydum. "Papaz söz almış: "Maalesef ben de aynı günahı işledim. Paranın yarısını kilisenin inşaatına harcadım , Kefenin cebine 50.000$ koydum" Avukat, "ben sözümü aynen yerine getirdim" demiş. "Kefenin cebine 100.000$'lık çek koydum"

Halim Ne Olurdu?

Nasrettin Hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş: "Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş", deyip uykuya dalmış. Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve: "Yarabbi sen en iyisini bilirsin" demiş. "Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu"

Sen Ne Ise Yaradin

Bektaşi ile hacı osmanlı zamanında ramazanda içki içerken yakalanırlar. Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara. Hacı af diler şeytana uyduk kadı efendi der ve hacı ya idam cezası verir. Bektaşiye sıra gelir ve derki ben Kadı efendi ben gayri-müslümün bana oruç farz değil der. Kadı Bektaşiyi serbest bırakır.Bektaşi kadıya sorar kadı efendi ben de şeadet getirsem müslüman olsam arkadaşımı da bağışlar mısını Kadı efendi düşünür gavuru müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve hacıyıda affeder. Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hoca şaşırararak bekaşiye sorar; Sen ne biçim adamsın be bir dinli oluyon bir dinsiz, sende iman yokmu bire münafık deyip azarlar. Bektaşimizde gavur oldum kendimi , müslüman oldum seni kurtardım. Peki sen ne işe yaradını

29 Ocak 2012 Pazar

SENIN KAZAN DOGURDU

Hoca kazanini komşusunun istegi üzerine komşusuna verir.Sonra almaya gidince : -"Komsu bizim kazan ne olduı" Komsu: -"Hoca sen eve git, ben getirecem daha isim bitmedi" der. Hoca daha eve gitmeden komşusu bagira bagira kosarak gelir. -"HOOOCAAAAA SENIN KAZAN DOGURDU...." Hoca bi bakar kazana ; -"ULAN DOGURUR TABI, AMINA KOYMUŞSUN KAZANIN............"

sıcak ekmekler

Nasrettin Hoca yolculuğa çıkar. Birkaç gün yol aldıktan sonra, zaten az olan parası biter. Beş parasız bir müddet daha gider ama çok geçmeden açlık başına vurur. Parası olmadığı halde çarşı pazar dolaşmaya başlar. Bir ekmek fırınının önünden geçerken burnuna mis gibi sıcak ekmek kokusu gelir. Hoca, dükkanın önünde durup, müşteri bekleyen fırıncının yanına gelir ve: -Hey ahbap, bu ekmekler senin mi, diye sorar. Adam umursamaz bir vaziyette cevap verir: -Evet, benim. Nasreddin Hocanın karnı iyice acıkır, ağzı sulanır. -Gerçekten senin mi bu mis gibi kokan sıcacık somunları Adam [i]Nasrettin Hocanın[/i] açlığından haberdar değildir ya, sinirli sinirli cevap verir: -Benim dedim ya kardeşim, daha ne sorup duruyorsun! Hoca ekmeklere bakarak iç geçirir: -Sen elindeki nimetin kıymetini bilmiyorsun ahbap. Madem bu kadar ekmek senin, neden yemiyorsun...!

Sıkarken Öldü

Nasrettin Hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya: "Hocam kediyi yıkama ölür." demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış.Arkadaşı dönüşte Hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüştü.Adam: "Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim miı" demiş. Hoca: "Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü"

Silah Taşıma Yasağı

Nasrettin Hocanın zamanında, silah taşıma yasağı ilan edilmiş. Bunun üzerine Nasrettin Hoca da bir kılıç kuşanıp, sokağa çıkmış. Bu işin kontrolü ile vazifeli zabıtalar, Hocayı bu şekilde görünce yanına yaklaşıp:
- "Hoca, neden böyle kılıçla dolaşıyorsun?" diye sormuşlar.
Hoca:
- "Bu kılıç, kütüphanede, kitaplardaki yazı hatalarını düzeltmeye yarar" cevabini verince, memur alaylı alaylı:
- "O işi küçük bir çakı da görür Hocam, bu kılıç biraz büyük değil mi?" demiş.
Bunun üzerine Nasrettin Hoca:
- "Efendi efendi!" sen ne diyorsun, bazen öyle büyük hatalar oluyor ki, bu bile küçük geliyor" cevabını vermiş.

sincap

hoca birgün Amerikaya gitmek üzere uçağa binmek ister fakat uçağın kapısındaki hostes nasrettin hocaya: -beyefendi sizi bu şalvarla uçağa alamayız demiş. hocanın arkasındada çok güzel bir kadın,kadının elinde de kafesin içinde bir sincap varmış.hostes kadına dönerek: -hanımefendi sizi de bu sincapla uçağa alamayız demiş. havaalanına inen hoca ve kadın uçak kalkmadan uçağa nasıl bineceklerini düşünmeye başlamışlar.kadın hocaya: -hoca sen benim sincabı şalvarın içine sok ben cazibemi kullanarak bizi uçağa aldıracağım demiş.hoca sincabı şalvarın içine sokmuş ve kadın dediğini yapıp ikisinide uçağa aldırmış.aradan zaman geçmiş fakat nasrettin hoca uçağın kalkmasını beklemeden sincabı alıp uçağın içinde fırlatmış.bunun üzerine ikiside uçaktan atılmış ve uçak kalkmış.kadın hocanın yanına gidip 'hocam neden böyle yaptını'demiş. hocada sinirli bir tavırla kadına dönerek: -hanım hanım senin ki dal sandı tırmandı ses çıkarmadım,ceviz sandı kemirdi yine ses çıkarmadım,arkaya döndü yuva sandı girdi çıktı yine ses çıkarmadım amaaaa cevizi yuvaya taşımaya çalışınca ona dayanamadım demiş.

siyaseti öğren

Kayserili'nin biri Ilahiyat okumak için Misir'a EL-Ezher üniversitesine gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret kaldığı için altı sene sonra birakmak istemiş. Hoca'si buna üzülmüs ve ona demişki: - "Oğlum gel bir sene daha okuda Islam'da siyaseti öğren"Yok bizim Kayserili israr etmis, bana siyaset miyaset lazım değil demiş. Kayserili köyüne geldikten sonra Camiye gitmiş ve hocanin vaazini dinlemeye başlamış, duyduklari öğrendiklerinin tam tersiymis, hoca kafirlerden dinsizlerden bahsediyormuski, bizim kayserili ayaga kalkmis ve hocaya: - "Hocam anlatdiklarınızin hepisi yanlis" demiş. Bunun üzerine hoca: - "Aha kafirin teki'de bu" demiş ve bütün cemaat bizim kayserilinin üstüne yürümüs. Canini zor kurtaran kayserili hemen Misir'a geri dönüp basindan gecenleri hocasina anlatip son senesini okumus ve tekrar köyüne dönmüş. Yine Cami'ye girmis ve aynı hoca'yi dinlemeye başlamış. Bir müddet sonra ayaga kalkmis ve: - "Hocam kusura bakmayın gecen sene çok büyük bir hata yaptim, Misir'da hocam'la konüstum, siz hakliymissiniz, hatta sizden bir kil koparan Cennete gidecekmis" deyince bütün cemaat ayaga kalkip hocanin üstüne yürümüsler

Son Ümit

Nasreddin Hoca'nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeğe başlamış. Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar Tanıdığı: - Hoca. böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorsunı diye sorar. Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler. Ahbabı: - Bu ne iştir Hoca efendiı Benim bildiğim, insan eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise türkü söylüyorsun! Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir. - Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi orada da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryadı!

Suratına tükürecekti ama

Akşehir'de Rüknettin Efendi adında yobaz ir adam varmış. Rüknettin Efendi şarlatanın biriymiş. Kendisinde olağan üstü güçlerin bulunduğunu ileri sürerek hastalıkları iyileştirmek için muska yazar, nefes eder, halkı dolandırırmış. Nasrettin Hoca bir gün bir toplulukta Rüknettin Efendi'yi her zamanki gibiatıp tutarken görmüş. Rüknettin Efendi şöyle diyormuş yanındakilere: -Bir gece düşümde Peygamber Efendimizi gördüm. Peygamber Efendimiz benim ağzıma tükürdü, işte o günden sonradır bir güce kavuştum. kime nefes ettiysem şıppadak iyileşiyor... Nasreddin Hoca, bu şarlatanlık karşısında daha fazla dayanamamış. - Bana bak Rüknettin Efendi demiş. Peygamber Efendimiz aslında senin yüzüne tükürecekti, ama sen esneyince ağzına rastlamış olacak...

şaplak

Nasrettin Hoca'nın canı bir gün çok sıkılmış. Çarşı pazar gezerken bir bakmış önünde sevmediği komşusu yürüyor. Hemen koşmuş ve komşusuna demiş ki: -Sana bir soru soracağım, bilirsen 10 akçe vereceğim demiş. Kendini akıllı sanan komşu hemen kabul etmiş bu teklifi. Hoca adamın kafasına bir şaplak patlatmış. Adam ne olduğunu anlamadan kızmış: -Hayırdır Hoca neden vurdun bana, demiş. Nasrettin Hoca: -Sana tokat atınca şap diye ses çıktı, bu ses elimdenmi yoksa ensendenmi çıktı bil bakalım, demiş.. Komşu düşünmüş düşünmüş, şaplak sesi, tabiki senin elinden çıktı Hoca demiş. Nasreddin Hoca: -Bilemedin komşu, ses senin boş kafandan çıktı demiş..

Zengin Baba

Günlerden bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler. Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu:
- "İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
- "Evet!"
- "Ne öğrendin peki?"
- "Şunu öğrendim: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları." Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi:
- "Teşekkür ederim baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!"

Şemsiye

Susuzluktan kıvranan bir köy halkı, nefesi kuvvetli, "Bir dua ettimi gökten rahmet boşalıyor" diye namı yürüyen kasabadaki hocaya habersalıp getirmişler. O gece hoca efendi, bir güzel ağırlanmış,yedirilmiş, içirilmiş sabah namazından sonra hep birlikte yağmurduasına çıkılmış Hoca dua etmiş, köylü ellerini açıp amin demiş, duabitmiş, köye dönüyorlar, onlar yağmur beklerken hava açmış, pırıl pırılgüneş... Köye yaklaşırken,homurtular başlamış: -Ne biçim hoca bu yahuı -Hani bir okuyacak bir üfleyecek, gök gürleyecek yağmur yağacaktı... -Güya karşı köye gitmiş, daha ellerini açıp duaya başlarken, göktenrahmet boşanıvermiş... Sonunda muhtar hocanın yakasına yapışmış: -Hani hoca yağmur yağacaktı ne olduı Hoca dönmüş: -Size yağmur yağmaz! -Niye yağmasını Hocaysa hoca, duaysa dua, daha ne istiyorsunı -Siz bana güvenmediniz! -Ne demek güvenmedikı Güvenmesek kasabadan alır buraya getirir miydikıAldık, getirdik, paranı peşin verdik, sen dua ettin, biz amin dedik,daha nasıl güveneceğizı -Siz yalnız bana değil, töğbe estağfurullah, Allaha da güvenmediniz... Sizin kalbiniz bozuk! Köylü hep birden itiraz etmiş: -Haşa sümme haşa, nereden çıkarıyorsun bu laflarıı Hoca efendi elindeki şemsiyeyi göstermiş: -Bre zındıklar eğer güvenseydiniz, hepiniz yağmur yağacak diyeşemsiyelerinizi yanınıza alırdınız. Hani nerede şemsiyenizı Bir bengüvendim, şemsiyemi aldım o da yetmedi!...

Çarşaf

Zengin, kibar, orta yaşlı adamın biri genel eve gitmiş. Bir kadını gözüne kestirmiş ve anlaşmışlar. Adam kadına:
- "Yalnız hanımefendi ben saksafon çaldırmayı çok severim. Razıysanız odanıza çıkalım." demiş. Kadın razı olmuş ve odaya çıkıp başlamışlar icraata. İşlem esnasında adam ağırbaşlı bir şekilde ve periyodik olarak:
- "Em! Em! Üfle! Üfle!" diyormuş. İş bitmiş, adam kadına çıkarıp yüklüce bir para vermiş. Kadın:
- "Beyefendi bir şey sorabilir miyim?" demiş. Adam:
- "Buyurun!" demiş. Kadın:
- "Demin "Em! Em!" demenizi anladım da o "Üfle! Üfle!" ne oluyordu?" demiş. Adam:
- "Valla hanımefendi o kadar güçlü emiyordunuz ki çarşaf g*tüme kaçıyordu."

Yanlış Tarafa Oturmuşum

Vahşi Batıda bir gün bardan içeri izbandut gibi çift tabancalı bir kovboy girer. Herkesin şaşkın bakışları arasında, son derece hızlı bir hareketle iki tabancayı da çekip havaya birer el ateş eder ve bağırır:
- "Sağ tarafımdakilrr or.spu çocuğu, sol tarafımdakiler i. ne. Var mı lan itirazı olan? Varsa kalksın ayağa."
Temel, hemen ayağa kalkar, kovboy derhal tabancaları adama doğrultur:
- " Hey, senin itirazın var galiba"
Temel tabancaları görür ve:
- "Yok be abiciğim, ha ben yanlış tarafa oturmuşum da."

Şükür

Şükür Hükümar Timur çığırtkanlar çıkarıp halktan kendisine bir armağan getirmelerini istemiş. Çığırtkanlar: " Duyduk duymadık demeyiin ! Her kez Yüce Sultanımız Timur'a bir armağan getirecek. Getirmeyenlerin kellesi vurulacak! " diye bağırıyorlarmış. Herkez ne yapıp edip, bulup buluşturup bir şeyler getiriyormuş. Hoca ne götürsem diye kara kara düşünmeye başlamış. Bir ara sormuş karısına : -Ne dersin hatun ben ne götüreyimı -Ne götüreceksin ki demiş karısı. bir iki meyve ağacından başka neyimiz var ki ı Topla bahçeden ayva götür bir sepet. Hoca bahçeye çıkmış, bir ayva ağacına bakmış bir incir ağacına... Incir de karra kılmış ve toplamış bir sepet, çıkmış Timur un karşısına... Timur incirleri görür görmez öfkesinden küplere binmiş. -Vay! demiş, armağan diye getire getire bu incirleri mi getirdin bana! demiş, ve incirleri tek tek fırlatmaya başlamış Hoca'nın kafasına. Hoca bu tabi, başlamış gülmeye, şükretmeye.. Timur, sinirlenmiş iyice sormuş: Be adam ne gülüyorsun.. Hoca: -Ah Sultanım ah, sen ol da şükretme, Ben şükretmeyeyim de ne yapayım. Ya karımın sözüne uyup incir yerine ayva getirseydim halim nice olurdu...